1.09.2008 - 1.10.2008

Sivilce ve siyah noktalara karşı bitkisel bakım kürleri
  • Glikoz oranı az yiyeyecekler tüketmek ya da düşük karbonhidrat diyeti yapmak akneleri %50 oranında iyileştirir.
  • Hint cevizini öğüterek çiğ sütle karıştırın ve aknelerinizin üzerine uygulayın. 1-2 saat bekleyin. Bu mucizevi karışım sadece sivilcelerinizi tedavi etmekle kalmayacak, sivilce izlerini de yok edecektir.
  • Bal ve tarçını karıştırarak uyumadan önce sivilcelerinizin üzerine sürün. Ertesi sabah yüzünüzü ılık su ile durulayın. İki hafta boyunca bu işlemi tekrarlarsanız, sivilceleriniz sonsuza dek yok olacaktır. Tarçına alerjisi olanlar ve hassas ciltliler için önerilmez.
  • 1 tatlı kaşığı limon suyunu 1 tatlı kaşığı tarçın ile karıştırarak sivilcelerinizin üzerine sürün. Hassas ciltliler için kesinlikle önerilmez.
  • Portakalı dilimledikten sonra püre haline getirin ve suyla karıştırarak sivilcelerinize sürün.
  • Sivilcelerinizi taze sarmısakla ovun. Düzenli uygulamalarda sivilceler izleriyle birlikte yok olacaktır.
  • 1 yemek kaşığı yer fıstığı yağını 1 yemek kaşığı taze yeşil limonun suyuyla karıştırarak siyah noktalarınıza ve aknelerinizin üzerine sürün.
  • Yatmadan önce her gece yüzünüze taze nane suyu sürerseniz, sivilcelere, egzamaya, böcek sokmalarına ve diğer cilt hastalıklarına iyi gelecektir.
  • Bezelye kabuğu ve yapraklarını öğüterek taze yeşil limon suyuyla karıştırın ve aknelerinizin üzerine sürün. Bu formül siyah noktalara karşı da iyidir.
  • Taze çemen otu yapraklarını öğüterek her gece yüzünüze uygulayın ve 10-15 dk sonra ılık suyla durulayın. Sivilceleriniz, siyah noktalarınız ve kırışıklarınız yok olacaktır.
  • Yer fıstığı yağını eşit miktardaki taze yeşil limon suyuyla karıştırarak yüzünüze sürün. 10-15 dk sonra yüzünüzü yıkayın. Siyah nokta ve sivilcelere karşı iyi gelecektir.
  • Doğal papaya suyunu (kabuğu ve çekirdeği dahil) aknelerinizin üzerine sürün.
  • Taze yeşil limon suyunu bir bardak kaynamış sütle karıştırarak yüzünüzü yıkayın. Sivilceler, siyah noktalar ve çatlamış ciltler için birebirdir.
  • Yeşil limon suyunu eşit miktardaki gül suyu ile karıştırarak problemli bölgelere sürün. 20-30 dk sonra ılık su ile durulayın.
  • Olgun bir domatesi bıçakla ikiye kesin ve yüzünüzün özellikle problemli bölgelerini bununla ovun. Bir saat sonra yıkayın.
  • Rendelenmiş papatesleri cildinizdeki problemli bölgelere uygulayın. Sivilcelere, çıbanlara, siyah noktalara, kırışıklara, beyaz noktalara ve lekelere karşı iyi gelecektir.
  • Kırmızı turpu öğüterek suyla karıştırın ve cildinize sürün. Siyah noktaları ortadan kaldıracaktır.
  • Tahini suyla karıştırarak cildinize sürerseniz alerjilere, silvilcere ve isiliklere iyi gelecektir.
  • Tuzla sirkeyi karıştırarak sivilcelerinizi ovalayın. 20-30 dk sonra ılık su ile durulayın.
  • Zerdeçalı nane suyuyla karıştırarak problemli bölgelere sürün. 20-30 dk sonra ılık su ile durulayın.
  • Buğday çimeni suyu için.

Yüzünüzdeki siyah noktalardan kendi çabalarınızla kurtulmak istiyorsanız, sizi buraya alalım.
Aslında yapmanız gereken çok basi tevinizde her daim bulunan malszemeler yardımıyla yüzünüzü temizleyebilir ve maske yapabilirsiniz. Almanız gereken tek şey bir şırınga... . Şimdi gelelim nasıl yapacağınıza, temiz bir kaba kaynamış suyu dökün. Başınızın üstüne bir çarşaf örterek bu suyun buharına bir süre yüzünüzü tutun. Yani yüzünüze basit bir buhar banyosu yapın. Buhar banyosundan sonra siyah noktalar çok kolay çıkar.

Buhar banyosundan sonra iğnesini çıkardığınız şırınganın ucuyla hafifçe siyah noktanın üzerine bastırın. Siyah noktalar şırınganın içine girecektir. Bunu yaparken siyah noktaların çıkış yönüne dikkat edin ve o yönden bastırın. Yüzünüzdeki siyah noktalar hep aynı yönde çıkar.

Bu işlemden sonra yüzünüsü mutlaka bir temizleme losyonuyla temizleyin.

1,5 tatlı kaşığı kil, 1 tatlı kaşığı badem yağı, 1 tatlı kaşığı balı karıştırıp yüzünüze sürün ve 35-40 dakika bekleyin. Daha sonra yüzünüzü soğuk suyla yıkayıp yağsız bir nemlendirici krem sürün.

  • İki avuç hanımelinin çiçeklerini ve bir avuç gelincik çiçeğini kuruttuktan sonra ufalayarak toz haline getirin. İçine bir adet çırpılmış yumurtanın beyazını, bir çorba kaşığı sarımsak suyunu ve bir tatlı kaşığı domates suyunu ve bir miktar margarini ilave ederek yoğurun ve karışımın bulunduğu tencereyi kaynar su dolu başka bir tencerenin içine koyarak macun kıvamına gelene kadar karıştırın.

  • Hazırladığınız karışımı yumuşak bir fırça yardımı ile yüzünüze sürüp yarım saat bekletin ve yüzünüzü ılık su ile yıkayın. Karışımı en az on beş gün boyunca günde bir kere kullanmalısınız.

  • Dilimlenmiş domatesleri veya ezilmiş domatesi doğrudan yüzünüze uygulayıp 15 dakika bekleyin ve yüzünüzü yıkayın.

  • İki yemek kaşığı şahtere tohumunu iki bardak suda 15 dakika kadar kaynatıp sıkarak süzün. Süzdüğünüz sıvıyı cam bir şişeye koyarak birkaç saat dinlendirin. Dinlendirdiğiniz sıvıya batırdığınız pamukla sivilcelerin üzerine günde birkaç defa kompres yapın.

  • Bir avuç kuru üzüm ile bir çorba kaşığı hindiba tohumunu havanda birlikte döverek ezin. İçine krem kıvamına gelene kadar zeytinyağı katarak karıştırın. Sivilceli bölgeye hazırladığınız kremden günde iki defa sürün.

  • Bir adet salatalığı soyup suyunu çıkartın. Salatalık suyunun içine bir fincan limon suyu, bir çorba kaşığı badem yağı ve bir adet çırpılmış yumurta akı ilave ederek iyice karıştırın. Hazırladığınız karışıma krem kıvamına gelinceye kadar patates unu ilave ederek yoğurun. Hazırladığınız kremi cildinize maske şeklinde sürüp yirmi dakika kadar bekleyin ve yüzünüzü ılık su ile yıkayın. Bu maske aynı zamanda cilde canlılık verir

Saçları dökülenler için bitkisel bakım önerileri
Saçınızı çok sıcak suyla yıkamayın. Ayrıca haftada ikiden fazla saç yıkamak onu güçsüzleştirecektir. Eğer yıkamak zorundaysanız, yumuşak formüllü bir şampuan kullanın. Saçlarınızı geriye doğru taramayın. İyi kalite fırça ve tarak kullanın. Aşırı fırçalamadan kaçının. Saçınızı yıkadıktan sonra saç derinize 10-15 dk masaj yapın. Böylece kan dolaşımınız hızlanacak ve saç kökleriniz güçlenecektir.



  1. Kafa derinize hindistan cevizi sütü ya da Aloe Vera jeli ile masaj yapın. Yarım saat bekleyin ve ılık su ile durulanın. Bu işlemi haftada 3 kez tekrarlayın.
  2. Saçları dökülenler için bitkisel bakım önerileri:
  3. Kafa derinize bal ve yumurta sarısını karıştırarak masaj yapın. Yarım saat bekledikten sonra durulayın.
  4. Günde 3-4 kere kafa derinize badem yağı ile masaj yapın. Bu işlem saç dökülmesini engelleyecektir.
  5. Saçınızı elma sirkesi ve adaçayı karışımı ile durularsanız, saçlarınızın uzamasına yardımcı olacaktır.
  6. Saçınızın kel kısmını kırmızılaşana kadar soğanla ovalayın. Ardından bal sürün.
  7. 100 g Amla, 100 g Reetha ve 100 g Shikakai’yi 2 lt suyun içinde kaynatarak şampuan yapın ve bu şampuanı ayda en az 1 kez kullanın. Saç telleriniz kalınlaşacaktır.
  8. Yarım fincan mercimekle 1 çorba kaşığı çemen otunu öğüterek un haline getirin. Yarım fincan yoğurtla karıştırarak kafa derinize masaj yapın. 2 saat bekledikten sonra yıkayın.
  9. Eşit miktarda ılık hint yağı ile badem yağını karıştırın ve kafa derinize haftada 1 masaj yapın.
  10. Amla tozunu 1 yumurta ile karıştırarak saç maskesi yapın ve yarım saat bekleyin. Ardından durulanın.
  11. Yeşil limon çekirdeklerini eşit miktardaki karabiber ile karıştırın ve biraz su ekleyerek kafa derinize düzenli olarak sürün.
  12. Zeytinyağını 1 tatlı kaşığı tarçın ve bal ile karıştırarak banyodan önce saçınıza sürerek 15 dk bekleyin. Ardından yumuşak formüllü bir şampuanla yıkayın.
  13. Aloe Vera’yı özel bir bitkisel toz olan Triphala ile karıştırın ve 3 ila 6 ay arası saçınıza uygulayın. Yeni saçların çıkmasını sağlayacaktır.
  14. Kişniş yaprağı suyunu saç derinize sürün.
  15. Suda ıslatılmış çemen otunu, Shikakai, Reetha, Amla, kurutulmuş limon ( ya da limon kabuğu) ve 2 yumurta ile karıştırarak öğütün ve macun yapın. Saçınızı ve saç derinizi bu macunla ovun ve 20 dk bekledikten sonra yumuşak formüllü bir şampuanla yıkayın. Saç telleriniz kalınlaşacaktır.
  16. 1 fincan hardal yağını 4 çorba kaşığı kına yaprağı ile karıştırın. Filtreleyip, şişeleyin ve kafa derinize düzenli olarak bu karışımla masaj yapın.
  17. 2 yumurta, 2 çorba kaşığı Amla, 2 çorba kaşığı Reetha ve 2 çorba kaşığı Shikakai tozunu karışırarak macun haline getirin ve kafa derinize sürerek yarım saat bekleyin. Ardından yumuşak formüllü bir şampuanla yıkanın ve haftada 3-4 kez tekrarlayın.
  18. 1 yumurta, 2.5 çorba kaşığı süt tozu ve 1 çorna kaşığı buğday özlü yağı karıştırın ve kafa derinize masaj yaparak yedirdikten sonra 30 dk bekleyin. Ardından yumuşak formüllü bir şampuanla yıkayın.
  19. 1 çorba kaşığı elma sirkesini 1 bardak suyla karıştırarak 2-3 hafta için.
  20. Muzu ezerek bal, yoğurt ve kaymağı alınmış sütü karıştırarak içecek haline getirin ve için
  21. .Her gün alfalfa (bir çeşit fasülye) suyu, taze ıspanak ya da taze kişnişi karıştırarak için. Saçınız hızla uzayacaktır.
  22. Demir eksikliğini tedavi etmek için sık sık havuç suyu, marul ve taze alfalfa tüketin. Bu tedavi beyaz saçlara ve saç dökülmelerine karşı etkili bir yöntemdir.
  23. Limon çekirdeklerini karabiberle karıştırarak saçınızdaki kelleşmiş yerlere sürün.

Şişkinlik hissi ve çaresi
Şişkinlik birçok kadının hayatını kâbusa çevirir. Bir gecede
kilonuza kilo ekleyebilir, giyim alternatiflerinizi anında kısıtlamak zorunda kalabilirsiniz.
Sadece vücudumuza giren tuz ve sıvı miktarı ödemi artırmıyor. Ödem bahaneye bakıyor. İlaçlar, hastalıklar, adet dönemleri bir yana, stresten dağ sporlarına, aniden çıkan lodosa kadar pek çok sey ödeme neden oluyor.


Bir gece de beden ölçünüz değişebilir
Oysa karniniz düz ve sıkıysa, dünya olduğundan daha iyi ve daha güzel görünür. Kotlarınıza rahatlıkla girersiniz, zarif siyah elbiseleriniz size gerçekten yakışır ve bikiniler korkutucu olmaktan çıkar.

Evet, bir zayıf bir şişman görünmenize neden olan ödemin pek çok nedeni var. En bilineni, kadinlar için her ay bir ritüel haline gelen adet dönemi şişkinliği. Regl döneminde degisen hormonlar nedeniyle vücudun su tutması şişliğe neden oluyor. Reglin ikinci gününe kadar yapılan tartılarda ibre 1,5 kilo fazlasını gösterebiliyor. İkinci günden sonra vücut tuttuğu suyu bıraktığında sislik de sona eriyor. Bu nedenle uzmanlar, nedeni ne olursa olsun vücudumuza giren sıvı ile atılan sıvı arasındaki dengenin bozulmasının ciddi şekilde ödeme neden olduğunu söylüyor.

Gıda tahammülsüzlüğü
Sindirim sisteminde sıkışıp kalmış gazların, karin bölgesinin görünümünü fazlasıyla bozduğu ise ortada. Kimi kişilerde görülen gıda tahammülsüzlükleri de ödemin baslıca nedenlerinden. Kabızlık, aşırı alkol, aşırı tuz, çok hızlı yemek ya da haşlanmış fasulye gibi gaz yapıcı besinlere fazla ağırlık vermek istenmeyen sisliklere zemin hazırlıyor.
Hareketsizlik, iklim ve isi değişikliği, lodos, kalp, böbrek, tiroit gibi kimi hastalıklar, ilaçlar, hatta dağ sporları, stres gibi pek çok şey de ödem yapıyor. Ödemin altında ciddi sağlık sorunlarının yatabileceğini de akıldan çıkarmamak gerekiyor.

Ne yiyip ne içeceksiniz?
Şişkinlikle ilgili ciddi sorunlar bir yana aşağıda yaptığımız önerilerle beslenmeden kaynaklanan şişkinliklerin önünü almak mümkün… İste şişkin karınları indirmek için bazı ipuçları:

• En çok şişkinlik yapan buğday gibi besinlerden uzak durun. Pirinç ve yulaf gibi daha iyi tonere edilen besinlere yönelin. Mısırlı kahvaltı gevrekleri yerine kepekli olanları tercih edin ya da kahvaltıda meyveli yoğurt yiyin.

• Bol meyve - sebze yiyerek ve bol sıvı içerek kabızlığı önleyin. Ayrıca ihtiyaç hissettiğinizde tuvalete gidin. Direnmek sindirim sisteminizi daha da tıkayabilir.

• Probiyotik besinleri (asidofilus) deneyin. Bunlar, sindirim sisteminizdeki iyi ve kötü bakteri dengesini düzeltmenize yârdim edebilir. Bu denge bozukluğunda sisteminiz yavaşlar ve bu da bağırsaklarınızda gaz birikmesine yol açabilir. Probiyotikleri, besin tamamlayıcısı olarak eczanelerden alabileceğiniz gibi, her gün doğal yoğurt yiyerek ya da yoğurtlu bir içecek içerek de vücudunuza alabilirsiniz.
• Meyve çanağınızı doldurun. Elma, armut ve kayısı iyi potasyum kaynaklarıdır ve potasyum, bedeninizin sıvı dengesini düzeltmeye yârdim eder. Bu meyvelerde bağırsak hareketlerinizi düzenleyen, pektin adli çözünebilir liften de bol bulunur. Kiraz ve turunçgiller de şişkinlik yapmayan meyvelerdendir. Ananas şişkinliği alt etmekte çok ise yarar. Ananasta bulunan mucize enzim brom elin, sindirimi kolaylaştırır, gazi azaltır ve midenizi rahatlatır. Taze ananas, konservesinden iyidir, konserve ananasta çok daha az brom elin bulunur. Papaya yi da deneyebilirsiniz. İçerdiği papainadli enzim, özellikle ağır, etli yemeklerden sonra sindirime iyi gelir.

3 soru 3 cevap
Soru: Tuzu bırakmak şişkinliği önleyebilir, ama o zaman yemeklerimi nasıl tatlandıracağım?
Cevap: Öncelikle masanızdaki tuzluğu kaldırmakla ise başlayın. Sonra yemek tuzlarının yerine taze otları, limon ya da misket limonu suyunu deneyin. Tat alginiz giderek değişir ve buna birkaç haftada uyum sağlar. Böylece tuzu aramazsınız.

Soru: Gıda tahammülsüzlüğü diye bir şey var mı?
Cevap: Evet, çoğu kimse farkında olmasa da gıda tahammülsüzlüğü sıkça rastlanan bir durum. O nedenle kimi gıdaları tükettikten sonra kendinizi izlemeye âlin. Şişkinliğin baslıca sorumlularından olan, buğday ve süt ürünleri gibi besinleri yedikten sonra kendinizi kötü hissediyorsanız, bir hafta kadar tahıl ve süt ürünlerini kesin ve karninizin durumunu izlemeye âlin. Dengeli bir diyetle beslenmeye devam edin ve sonuçları gün bir yere yazın. Lif ihtiyacınızı buğday yerine esmer pirinç, meyve ve sebzelerden karşılayabilirsiniz. Konserve balık, yağlı balıklar ve meyve kuruları kalsiyum ihtiyacınızı karsılar. Soya sütü, soya yoğurdu ve soyalı tatlılar da laktoz tahammülsüzlüğü olan insanlar için süt ürünlerinin yerini tutabilir. Belirli bir besine karsı tahammülsüzlüğünüz olduğunu düşünüyorsanız, doktorunuza görünün.

Soru: Beslenme düzenimi iyileştirdim, ama hala göbeğim var. Ne önerirsiniz?
Cevap: Karin bölgesindeki kasları çalıştıran uygun bir egzersizle bu bölgedeki yağlardan ve şişkin görüntüden kurtulabilirsiniz.Görüntünüz için bedeni iyi saran, kaliteli iç çamaşırları giyinmeyi deneyin. Bu sizi hem rahatlatır hem de ince gösterir.

Şişkinliği önlemek için kalsiyum
• Adet Öncesi Gerginlik (PMS) semptomlarına kulak verin. Eğer her ay şişkinlik yasıyorsanız, tamamlayıcı destek almayı deneyin. Bulgular, günde 1000 mg. kalsiyum almanın, su tutulmasıyla ilgili sorunları giderebileceğini gösteriyor (ortalama günlük gereksinim 700 mg.). Can sikici PMS semptomlarini hafifletmek için, B6 vitaminini deneyin.
• Günde en az 8 bardak su için. Düzenli aralıklarla, azar içmek en iyisi.
• Öğünlerde yavaşlayın. Acele yemekten vazgeçin, yemeğinizin tadını çıkarmaya bakin ve lokmalarınızı iyice çiğneyin. Yemeklerinizi hızla mideye indirirseniz, hava yutabilirsiniz ve bu da şişkinlik yapabilir.
• Karin egzersizlerini deneyin. Pilates üst karin kaslarınızı çalıştırmanın harika bir yoludur. Pilates karninizi gerçekten sıkılaştırabilir. Ayrıca doğumdan sonra belinizi forma sokmanın da harika bir yoludur.

ERKEKLER NEDEN ERKEN ÖLÜYOR?
Yeni ama Amerika'da gittikçe daha sık kullanılıyor. Sendromun bir adı daha var: John Wayne Sendromu. Onu son zamanların uydurma ama gerçeklik payı olan sendromlarından biri gibi de düşünebilirsiniz. Metroseksüel veya überseksüel erkeklerin bu sendroma yakalanma ihtimali daha yüksek. Sendrom neredeyse erkeklere özeldir. İşte devekuşu sendromunun öyküsü.Sorunun cevabı devekuşu sendromunda saklıdır. Aslında böyle bir sendrom mevcut bile değil ve deyim oldukça yeni.

DEVE KUŞU SENDROMUNA YAKALANMAYIN
Erkeklerin daha yapılı ve güçlü olmalarına rağmen neden kadınlardan daha kısa yaşadıklarının cevabı bu sendromda gizlidir. Erkekler bütün milletlerde, tüm coğrafyalarda daha genç yaşta ölmekte, daha sık hastalanıp, daha zor iyileşmektedir. Bu durumu açıklamak için pek çok neden var ama sorun aslında biraz biyolojik biraz da erkek tipi davranışsal ve sosyal özelliklerle ilişkilidir.

Erkekler kas ve kemik açısından güçlü görünseler de, poligam, über veya hiper olduklarını iddia etseler de ne yazık ki ciddi bazı biyolojik kusurlara sahipler. Kadınların iki X kromozomu varken, erkeklerde sadece bir tane X kromozomu mevcut. Yaşamı kısaltıcı kalp hastalıklarına ve belki de bazı kanserlere yakalanmayı kolaylaştırıcı etkisi olduğu ileri sürülen testosteron hormonu erkeklerde kadınlardan (doğal olarak) çok daha yüksek. Ayrıca erkeklerin iyi kolesterol (HDL) seviyeleri kadınlara oranla bir hayli düşük. Erkekler karın çevresinden yağlanmaya, glikoz tolerans bozukluğu ve hipertansiyona yakalanmaya kadınlara oranla daha eğilimliler. Sözün kısası erkekler zaten yapısal olarak damar hastalıklarına yani kalp krizi ve felç gibi sorunlara daha açıklar. Yani birazcık imalat kusurları var!

ERKEK DOĞMAK DAHA RİSKLİ
Erkeklerin riskleri bununla da bitmiyor. İş stresleri daha yüksek, sosyal iletişimleri ise bir hayli bozuk. Arkadaş ve aileden destek alma konusunda oldukça beceriksizler. Duygularında samimi olduklarını, arkadaşlıklarını köklü tuttuklarını söylemek de zor. Kadınlara oranla daha kolay endişelenen, korkan ama daha zor sevinen, zor inanan ve hoşgören, az bağışlayan bir ruhsal organizasyonları var. Ayrıca kadınlardan daha agresifler. Şiddet ve hiddet skorları daha yüksek. Gereksiz riskleri kolayca alabiliyorlar. Sigara ve alkol kullanımı, araçlarda kemer bağlamamak, kondom kullanmamak gibi risk azaltıcı önlemleri pek önemsemiyorlar. Doktorlara hasta olunca bile pek gitmiyorlar. Düzenli tetkik yaptırma alışkanlıkları da kadınlara oranla bir hayli düşük.

DAHASI VAR
Erkeklerin sorunları bunlarla da bitmiyor. Erkekler gereksiz yere risk alma dışında kişisel bakımlarında da oldukça ciddi sorunlar yaşıyor. Bu sorun özellikle orta yaşlarda daha da belirginleşiyor. Kısacası, uzmanlar erkeklerin bu tavırlarını başını kuma gömmüş deve kuşlarına benzetiyor ve bu durumu deve kuşu sendromu diye adlandırıyor. Maço tavırları nedeniyle uslanmaz sigara tüketicisi John Wayne bu sendromun en önemli örneği. Belki de bu nedenle sendromun ikinci bir adı daha var : John Wayne Sendromu.

ERKEKLERE 10 EMİR
Dr. Harvey Simon erkeklere bu sendromdan korunmak için bir yol haritası hazırlamış ve 10 kuralı mutlaka uygulamalarını istemiş. Devekuşu sendromuna yakalanmak istemeyen bir erkekseniz bu öğütleri tutmanızda yarar var.
1. Tütün ürünlerinden uzak durun. 2. Alkol kullanmayın ya da iyice azaltın. 3. Düzenli egzersiz yapın. 4. Doğru beslenin. 5. Stresinizi iyi yönetin. 6. Vücut yağ oranınızı azaltın. 7. Emniyet kemeri takmayı unutmayın. 8. Radyasyon ve ultraviyole kaynaklarından, kimyasal ve çevresel zararlardan uzak durun. 9. Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunun. 10. Vücudunuzu dinlemeyi öğrenin. Herhangi bir işaret alırsanız, hemen doktorunuzla görüşün.

Artık devir sadece kalori hesabına dayalı klasik diyetle zayıflama devri değil. Beden tipinize uygun beslenme hangisi?
Siz hangisisiniz?
Ayurveda sistemine göre Vata, Pitta ve Kapha beden tiplerinin hayat biçimleri birbirinden farklı.

Kalori hesabına son
Akşam gazetesinin haberine göre, artık devir sadece kalori hesabına dayalı klasik diyetle zayıflama devrini geçti. Beden tipinize uygun, yaşa, cinsiyete uygun, mevsime uygun ve yaşamsal özelliklerinize uygun
sağlıklı ve bilinçli doğal beslenme var artık.

Verdiğinizi geri almayacaksınız
Çünkü sadece kalori hesabına dayalı diyetlerle zayıflıyorsunuz ama sonra verdiğiniz kiloları fazlasıyla geri alıyorsunuz.

Vata tiplerinin özellikleri
• Hafif, ince bir yapı
• Etkinlikleri çabuk yerine getirme
• Düzensiz acıkma ve sindirim
• Hafif ve sık sık kesilen bir uyku, uykusuzluk
• Coşku, canlılık, düşgücü
• Kolay heyecanlanma, değişen ruh halleri
• Yeni bilgiyi çabuk kavrama ve çabuk unutma
• Endişeli olmaya eğilim
• Kabızlığa eğilim
• Kolay yorulma
• Patlamalar halinde gelen zihinsel ve bedensel enerji

Vata tipinin ana teması 'değişkenlik'
• Vata kişilerinin ne yapacağı belli olmaz. İşleri başlatmakla sorumludur, bitirmekle değil.
• Bu tip kimseler bir şey satın almadan sürekli alışverişe çıkarlar, bir sonuca varmadan devamlı konuşurlar ve kronik olarak doyumsuzdurlar.
• Birçok Vata'nın üzüntüye eğilimi vardır ve uykusuzluk çekerler. Normal Vata uykusu bütün tipleri içinde en kısasıdır, altı saat ya da daha az ve yaş ilerledikçe süre kısalır.
• Sindirim sistemi ile ilgili tipik şikayetleri kronik kabızlık ya da gazdır. Dengeli bir Vata kişisi mutlu, çoşkulu ve enerjiktir. Zihin açık ve kıvraktır. Çevre değişikliklerine karşı oldukça hassastırlar. Sese ve temasa karşı keskin tepki gösterirler ve yüksek tondan hoşlanmazlar.
• Canlı hareketli, kolay heyecanlanan, ne yapacağı belli olmayan, düşgücü kuvvetli kişilerdir.

'Vata tiplerinde görülen hastalıklar'
• Uykusuzluk, kronik kabızlık, gerilime bağlı mide rahatsızlığı, kaygı ve depresyon, adale spazmları ve krampları, PMS (adet öncesi sendromu), hassas barsaklar, kronik ağrı, yüksek tansiyon, artrit.

Vata'yı sakinleştiren yiyecekler
Yenmeli: Kuşkonmaz, pişmiş soğan ve sarmısak, pancar, havuç, salatalık, yeşil fasulye, bamya, kabak,turp, tatlı patates, şalgam.
Azaltılmalı veya yenmemeli: Brokoli, lahana, karnabahar, kereviz, patlıcan, domates, biber, patates. Genelde çiğ sebzeler yenmemelidir.

Meyveler
Yenmeli: Kayısı, avakado, muz, çilek, böğürtlen, mango, karpuz, kavun, kiraz, incir, üzüm, hurma, şeftali, ananas, portakal.
Yenmemeli: Elma, kızılcık, armut, nar.

Tahıllar
Yenmeli: Yulaf (pişmiş olarak, kuru değil)
Yenmemeli veya azaltılmalı: Arpa, mısır, esmer buğday, darı, çavdar.

Süt ürünleri: Hepsi yenebilir.
Etler
Yenmeli: Tavuk, hindi, deniz ürünleri
Yenmemeli veya azaltılmalı: Kırmızı et.

Pitta tipinin özellikleri
• Orta derecede beden yapısı
• Orta derecede güç ve dayanıklılık
• Girişimci kişilik, mücadeleden hoşlanma
• Keskin bir zeka
• Keskin açlık ve susuzluk, güçlü hazım
• Öfke'ye ve gerilim altında asabiyete eğilim
• Çoğunlukla çilli, açık ya da pembe cilt • Güneşten ve sıcaktan hoşlanmama • Açık ve tane tane konuşma
• Öğün atlayamama
• Sarı, açık kahverengi ya da kızıl saç

Pitta'yı sakinleştiren yiyecekler
Yenmeli: Kuşkonmaz, brokoli, lahana, karnabahar, kereviz, salatalık, yeşil fasulye, yapraklı yeşil sebzeler, marul, bamya, bezelye, patates, kabak.
Yenmemeli veya azaltılmalı:Havuç, patlıcan, sarmısak acı biber, soğan, tur ıspanak, domates

Meyveler
Yenmeli: Elma, avakado, kiraz, hindistan cevizi, incir, üzüm, mango, kavun, portakal, armut, ananas, kuru üzüm, kuru erik.
Yenmemeli veya azaltılmalı: Kayısı, muz, böğürtlen, çilek, kiraz, kızılcık, greyfurt, şeftali.

Tahıllar
Yenmeli: Arpa, buğday, yulaf, beyaz pirinç, mısır, darı çavdar
Süt ürünleri: Hepsi yenebilir.

Etler
Yenmeli: Tavuk, hindi, karides (az miktarlarda)
Yenmemeli: Kırmızı et ve deniz ürünleri.

Kapha tipinin özellikleri
• Sağlam, güçlü bir beden yapısı, fiziksel güç
• Düzenli enerji, yavaş ve zarif hareket
• Sakin ve yumuşak kişilik, yavaş öfkelenme
• Serin, düzgün, sert, soluk ve yağlı cilt
• Yeni bilgiyi yavaş kavrama, iyi bellek
• Ağır, uzun uyku
• Şişmanlığa eğilim
• Yavaş sindirim, hafif açlık.
• Sevecen, hoşgörülü, affedici
• Sahiplenmeye ve kendini beğenmeye eğilim

'Kapha'yı sakinleştiren yiyecekler
Sebzeler
• Salatalık, tatlı patates, domates, yeşik kabak dışındaki bütün sebzeler yenebilir.

Meyveler
Elma, armut, kayısı, nar, kurutulmuş meyveler

Tahıllar
Arpa, mısır, darı, çavdar

Süt ürünleri
Kaymağı alınmış süt, az miktarlarda yağda pişirilmeden yumurta.

Etler
Tavuk, hindi, karides

GÖZALTI MORLUKLARI İÇİN DOĞAL BAKIM
Çay Kürü
Zambak, papatya, ıhlamur ve lavanta çaylarıyla yapılan güzellik kürleri gözlerdeki yorgunluk , şişlikleri ve morarmaları gideriyor.
Bunun için örneğin bir tutam ıhlamuru 1 çay fincanı kaynar suya ilave edip 10 dakika bekletin. Süzüp soğumaya bırakın. 2 makyaj pamuğunu çaya batırıp göz kapaklarınıza uygulayın. 10 dakika bekleyip, yıkayın.

Patates Kürü
2 dilim çiğ patatesi göz kapaklarınıza yerleştirip 15 dakika bekleyin. Yıkayıp kurulayın.
2 poşet çayı yarım çay fincanı kaynar suda 15 dakika demlendirip soğutun. 2 parça pamuğu çaya batırıp elinizle sıkın. Göz kapaklarınızın üzerine yerleştirip 10 dakika bekletin ve yıkayın.
Gözaltı torbaları için
2 çay fincanı kaynar suya 2 çorba kaşığı fındık yaprağı ekleyip 15 dakika bekletin. Süzüp buzdolabında soğutun. 2 parça pamuğu çaya batırıp elinizle sıkın ve göz kapaklarınızın üzerine yerleştirin. 10 dakika bekletip yüzünüzü yıkayın.
Bir bardak kaynatılmış rezene çayını soğutun. 2 parça pamuğu çaya batırıp göz kapaklarınıza yerleştirin ve 15 dakika bekleyin.

Gözaltı morlukları için
Papatya çayı ya da lavanta çayını soğutun. 2 parça pamuğu çaya batırıp elinizle sıkın. Göz kapaklarınıza uygulayın. ayrıca muhakkak 25 yaşından itibaren göz çevresi için krem kullanılması gerekir…
Bunun yanısıra her zaman tercihim olan doğal bakım önerim ise göz çevresi için avakado ve buğday yağıdır…
bu karışımı dıştan içe doğru hareketlerle ve çok nazik bir şekilde göz çevresine sürmelisiniz…
Onun dışında yoğurdun suyunu düzenli olarak sürmek, elma kabuğu koymakta faydalıdır.

Gözaltı morlukları
Bir tutam taze ebegümeciyi havanda ezin, içine bir elmanın suyunu ekleyin. Karışımı gazlı bez arasına koyup, göz çevrelerinizde 20 dakika bekletin. Bir de bol bol maydanoz ve taze nane tüketin.

Göz çevresi kırışıklıkları için
1 kahve fincanı soya yağı
1 kahve fincanı badem yağı ve yarım kahve fincanı avokado yağı
Bir kapta karıştırın. Parmak uçlarınızı bu karışıma batırıp göz çevresine masaj yaparak sürün. Bu uygulamayı akşamları yatmadan evvel yapın. Sabahları yüzünüzü yıkayıp kurulayın.

KALÇA VE BASENLER NASIL ZAYIFLAR
Kolay yoldan kilo verdiren diyetler, genellikle sıkı kurallar içeren
kısa dönemli diyetlerdir ve istediğiniz sonucu vermez.
Kolay yoldan kilo verdiren diyetler, yaşadığınız esas sorunları çözmede size yardımcı olmazlar. Bu diyetleri uygulayan birçok insanın sıkça yaşadığı bir diğer problem de, başarılı bir şekilde incelme konusundaki becerinize olan güveninizi yitirmenize neden olmalarıdır. Özellikle basen ve kalçalardan kilo vermek isteyenler kesinlikle hızlı ve kolay diyetleri denememeli..




Ne yapmalısınız?Kilo verme hızı ve miktarı konusunda gerçekçi olun. Mümkün olandan fazlasını beklemek, sizi başarısızlığa iter. Gerçekçi hedeflerinize ulaşmak için yaşam tarzınızda yapacağınız değişikliklerse, hedeflerinize güvenli ve emin adımlarla ulaşmanızı sağlar. Diyet yaparken, dengeli bir şekilde beslenmeniz, vücudunuzu ve zihninizi, sağlıklı ve aktif tutmak kalmak için gereken gıdaları aldığınıza inandırır. Düzenli öğünler ve sevdiğiniz besinlerden tüketeceğiniz ufak porsiyonlar da tatmin olmanızı sağlar. Sağlıklı bir beslenme şekli, aynı zamanda kalp hastalıkları, bazı kanser tipleri, şeker hastalığı, katarakt ve akciğer bozuklukları risklerini de azaltır.

Günde 500 kalori almanız gerekiyorYarım kilo vücut yağının içerdiği enerji miktarı 3500 kaloridir. Bu durumda, haftada yarım kilo verebilmek için, günde 500 kalori daha az almanız gerekmektedir. Bunu başarmanın en iyi yolu da, daha az kalori almak için ufak tefek değişiklikler yapmak ve daha hareketli olmaktır. Örneğin; bir bar çikolata yerine bir adet muz yemeniz 150, standart mayonezli lahana salatasını (coleslaw) diyet mayonezli yemeniz 240 kalori kazandırır. Buna 15’er dakikalık iki kısa yürüyüşü de eklerseniz (150 kalori yakar), 540 kalori daha az almış olursunuz. Kilo vermenin tek bir doğru yolu yok. Önemli olansa, bunu sağlıklı ve gerçekçi yollardan başarmak. Böylece kilo verirken, ihtiyacınız olan besleyenleri alabilir, kendinize daha olumlu yaklaşabilir ve hayatınızı aynen yaşamaya devam edebilirsiniz. Bu, aynı zamanda kilonuzu korumaya yarayacak yeni beceri ve tutumlar geliştirmenizi de sağlar.

Sağlıklı kilo vermek için...Kilonuzu kontrol edebileceğinizi ve bunun size olumlu etki edeceğini hissedin.
Geçmişte yaptığınız diyetlerin hangilerinin (ya da bu diyetlerin içerdiği şeylerden hangilerinin) işe yaradığını, hangilerinin yaramadığını düşünün. Bu bilgiyi, size yardımcı olacak değişiklikleri planlamada ve geçmişteki hatalardan kaçınmak için kullanın.
Yaşam tarzınızda küçük ve devamlılığını sağlayabileceğiniz değişiklikler planlayın.
Sorunlarınızı tanımlayabilmek için bir beslenme ve düşünce günlüğü tutun. Böylece neyi niçin yediğinizi anlamış olursunuz.

Gerçekçi hedefler belirleyin ve haftada yarım ya da bir kilodan daha fazlasını vermeyi amaçlamayın.

Güne kahvaltıyla başlayın ve öğünlerinizi düzenli yiyin.

Ana besin gruplarından sağlıklı seçimler yaparak, öğünlerinizi bunlarla hazırlayın.
Az yağla yemek pişirmeyi deneyin.

Bol bol sebze ve meyve yiyin.

Yemeğe karşı ‘Ya hep ya hiç’ gibi bir tutumdan ziyade, esnek bir tutum benimseyin.
Duygularınızla başa çıkmayı öğrenin, onları yemekle geçiştirmeyi değil.

Günlük hayatınızda daha çok hareket edin.

Hareket etmek için günde 30 dakikanızı ayırın. Her gün yapamıyorsanız, olabildiğince sık yapmaya çalışın.

Çevrenizden destek alın.

Yapmamanız gerekenler
Hızlı kilo verdiren yöntemlere itibar etmeyin.
Kilo vermek için tek motivasyonunuz görüntü olmasın. Sağlık ve kendini iyi hissetmek de son derece önemlidir.

Eğer kötü bir gün geçirdiyseniz, ya da fazla yediyseniz, vazgeçmeyin. Fazla yemek, amacınıza ulaşmanızı geciktirebilir ama vazgeçerek hiçbir şey elde edemezsiniz.
Kilo problemlerinizi çözmek için bir diyete sırtınızı dayamayın. Bu, kilo vermenizde yol gösterici olur ama öncelikle bunu kalıcı kılmak için, güven kazanmalı ve yaşam tarzınızda değişiklikler yapmalısınız.

Yavaş yavaş kilo veriyor olmak karşısında sabırsız davranmayın. Çünkü sonunda uzun vadeli bir başarı elde edeceksiniz.

Adet düzensizliğini dikkate alın

Adet dönemleri kısa süren kadınların dikkate alması gereken luteal faz yetmezliği (periyodun ikinci döneminin kısa sürmesi) kısırlık sebebi olabiliyor.

Normalde 28 günde bir adet görmesi gereken bir kadın, 14. günden sonra (yumurtlama günü) 28 günü tamamlamadan tekrar adet görüyorsa luteal faz yetmezliği durumu ile karşı karşıya demektir.

Luteal faz (periyoyodun ikinci dönemi); adet döngüsünde yumurtlama olduktan sonra diğer adetin başlamasına kadar geçen süredir. Adetin ikinci döneminin kısa sürmesi sık görülen, zor farkedilen fakat tedavisi kolay bir durumdur. Rahimin içini döşeyen dokunun doğru zamanda doğru yerde olmaması halidir. Bebeğin rahime yerleşmesi, rahimin içini döşeyen dokunun zamanlaması ile çok ilgili olduğu için yumurtlama zamanından sonraki döneminin kısalığı gebeliğin gerçekleşmesi ve devamlılığını sürdürmesini etkileyebilir.

İdeal bir adet döngüsünde vücut adet kanaması başlamadan birkaç gün önce FSH (Follikül uyarıcı hormon) salgılamaya başlar. Bunun sonucu yumurta taşıyan follikül denilen kistler büyümeye başlar. Follikül yeterli olgunluğa ulaştıktan sonra LH ( Luteinize Hormon) salınımı başlar. Bu hormonla follikül çatlar ve içindeki yumurta tüplere doğru atılır. Çatlamadan sonra follikül yeniden daha yoğun bir sıvı ile dolar. Oluşan korpus luteum adındaki yapı adet döngüsünün ikinci yarısından itibaren progesteron hormonunun salgılanmasından sorumludur. Artmış progesteron seviyeleri rahimin içini döşeyen dokunun kalınlaşmasını ve damarlanmasını artırarak rahimi embriyonun tutunması için uygun hale getirir. Progesteron adet kanamasının erken başlamasını da önler. Normal bir adet döngüsünde korpus luteum ortalama 12 gün süreyle progesteron salgılar.

Luteal Faz Yetmezliği?nde normal adet döngüsü birkaç yönden bozulabilir. Zayıf follikül gelişimi, korpus luteumun erken sonlanması, rahimin içini döşeyen dokunun progesterona uygun yanıt vermemesi luteal faz yetmezliğinin sebepleri arasında olabilir.

Luteal fazda vücut ısısının artışından progesteron sorumludur. Vücut ısısını takip eden hastalar vücut ısısının 12 gün süreyle yüksek kalmadığını farketmektedirler. Ayrıca bir sonraki adet döneminde adet kanamaları yumurtlama olduktan sonraki 12-14 günden daha önce olduğu farkedilebilir.

Luteal Faz Yetmezliğinden şüphelenildiğinde kan progesteron seviyesine yumurtlamadan yedi 7 gün sonra bakılır. Progesteron seviyeleri az olduğunda, tedavi genellikle dışarıdan progesteron takviyesi vermek şeklinde olmaktadır. Bununla birlikte, yetersiz folikül gelişimi de düşük progesteron seviyesine neden olabilir. Adetin ortasında follikülün boyutunu ultrason ile ölçmek ayrıca kan hormon seviyelerine bakmak gerekmektedir. Eğer folikül gelişimi normal ise, luteal fazda porogesteron desteği verilir. Eğer folikül gelişimi yetersiz ise, yumurtalıkları uyarıcı ilaçlar vermek gerekebilir. Bu sayede folikül gelişimi sağlanmakta ve daha kaliteli yumurta oluşabilmektedir.

TANI İÇİN YAPILAN TETKİKLER;
Genellikle, teşhiste kan progesteron seviyesi, luteal faz uzunluğu ve ultrasonografik takip yeterli olabilmekte iken daha uzun süren hastalarda endometrial biopsi gerekebilmektedir.

Normalde endometrial biopsiyi bir sonraki adetten bir iki gün önce almak gerekmektedir. Ayrıca bu adet döneminde hastanın hamile olmadığının tespit edilmesi de gerekmektedir.

İşlem sırasında ufak bir miktarda rahim içindeki doku patolojik inceleme için alınmaktadır. Doku seviyesinde incelendiği için, elde edilen bilgi çok önemlidir. Patalog, adetin o günü ile doku gelişiminin uygun olup olmadığını inceler. Eğer uygun ise, rahimin iç dokusunun siklus ile uyumlu olduğu belirlenir. Eğer iki günden fazla uygunsuzluk varsa, doku uyumlu değil denir.

Luteal faz yetmezliği sık görülen bir durum olup tanı konması oldukça kolaydır. Ayrıca, doğru tedaviye hemen cevap vermektedir. Dolayısıyla, bu işlemde en önemli nokta, gerçek nedenin belirlenmesi ve uygun tedavisinin planlanmasıdır.

Polikistik over (PKO) durumunda en sık görülen belirtilerden birinin adet kanaması düzensizlikleri olduğu sitenin diğer bölümlerinde vurgulanmıştı. Bu yazı, adet düzensizliğinin tanımını yapmak ve bu düzensizliğe götüren mekanizmayı anlatmak için hazırlanmıştır.

PKO’da en sık görülen adet düzensizliği şekli, yıllık görülen adet kanaması sayısının azalması veya ileri durumlarda kadının hiç adet kanaması görmemesidir.
PKO, yarattığı hormonal dengesizlikle yumurtlamanın devre dışı kalmasına neden olan bir durumdur. Bu da yumurtlamayla üretilmesi gereken progesteron hormonunun olmaması sonucu kadının adet döngüsü düzeninin bozulmasına neden olmaktadır.
Yumurtlama olduktan sonra salgılanan progesteron hormonu, yumurtlama öncesinde rahim iç tabakasını kalınlaştıran östrojen hormonunun burada yarattığı kalınlaştırıcı etkiyi karşılar ve gebelik oluşması durumunda bebek için elverişli bir ortam hazırlar. Progesteron hormonu yaklaşık 14 gün salgılandıktan sonra gebelik oluşmamışsa salgısı durur ve bu, kadının beklediği zamanda, düzenli bir adet kanaması görmesini sağlar. Yumurtlama olmadığında östrojen hormonu rahim iç tabakasını sürekli kalınlaştırır ve genellikle gecikmeli bir süre sonunda, beklenmedik bir şekilde ve genellikle normalden fazla miktarda bir “adet kanaması” olur.


PKO’da yumurtlamanın devre dışı kalması ve progesteron hormonu salgısının olmaması kadının adet göreceği zamanı algılayamamasına neden olur. Hemen her kadın adet kanamasından birkaç gün öncesinde göğüslerinde, kasıklarında veya vücudunun diğer bölümlerinde bir takım belirtiler hisseder ve kanama göreceğini anlar. Yine kanama olduğunda hemen her kadın kanama esnasında kaybedilen kanı azaltmaya yönelik olarak oluşan rahim kasılmalarını az veya çok kasıklarında bir basınç, çekilme veya ağrı şeklinde hisseder. PKO’da çoğu durumda bu belirtiler kaybolmuştur.



PKO’da yumurtlamanın düzenli olmaması nedeniyle rahim iç tabakası östrojen hormonu tarafından sürekli olarak uyarılır. Bu uyarılma tabakanın kalınlaşmasına neden olur. Kalınlaşma belli bir sınıra geldiğinde tabakayı besleyen damarlar ve östrojen seviyesi artık kalınlaşmış olan tabakanın ihtiyaçlarına cevap veremez ve genellikle gecikmiş bir şekilde ve genellikle normalden fazla kanama ortaya çıkar.

Bazı durumlarda adet düzensizliği kendini adet döngüsünün ortalarında ve her ay ortaya çıkan ek bir kanama (ara kanamalar) şeklinde gösterebilir. Bu durum da yine etkileri progesteron hormonu tarafından karşılanmamış östrojen hormonu fazlalığından kaynaklanır.
Adet döngüsünün, yani bir adet kanamasının ilk gününden diğer adet kanamasının ilk gününe kadar geçen sürenin 21-35 günler arasında olması normal kabul edilir. Ancak gerçek, yani yumurtlamalı bir adet döngüsü istikrarlı bir süreye de sahip olmalıdır. Örnek olarak son 6 ay içerisinde görülen adet kanamaları arasındaki süre, yani “döngü” 21-35 günlük normal sınırlar içinde görünmesine karşın, ayrıntılı inceleme döngülerin aslında düzensiz olduğunu (örneğin son 6 ayda 23, 32, 25, 30, 30 ve 34 günde bir adet görmüş olma gibi) gösterebilir. Bu örnek 6 aylık döngüler normal süreler içerisinde görülmesine karşın günlerin istikrarsız olmaları nedeniyle bir yumurtlama bozukluğuna işaret edebileceğini göstermesi açısından önemlidir.
Adet düzensizliği PKO’lu kadınların %90’ında görülen bir belirtidir. %10 kadın gerçekte PKO olmasına karşın düzenli adet kanaması görebilir ve hafif olan bu PKO olgularında yumurtlama da söz konusu olabilir.
PKO’da adet düzensizliği genellikle ergenlik döneminde başlar. Normal şartlarda ilk kanamayı takip eden adet kanamalarındaki düzensizlik en geç 2 yıl içinde kendini düzenli aralıklarla gelen adet kanamalarına bırakır. Kanamaların ilk başlarda düzensiz olmasının nedeni hormonal sistemin olgunlaşma sürecinde olması ve her döngüde yumurtlamanın olmamasıdır. Sistem olgunlaşınca adet döngüleri yumurtlama olmasıyla düzenli hale gelir. PKO durumunda bu düzen bir türlü oluşamaz. Bu dönemde adet düzensizliği nedeniyle doktora götürülen kız çocuklarına çoğu durumda “düzenleyici” ilaçlar verilir ve PKO’nun adet düzensizliği şeklinde verdiği bu belirti maskelenmiş olur. PKO çoğu durumda bu nedenle daha çok 20’li yaşlardan sonra tanısı konan bir durumdur.
Yukarıda bahsedilen adet düzensizlikleri dışında kalan hemen her tür adet düzensizliği ender de olsa bir PKO belirtisi olabilir.

Gecikmeli Adet Kanamalarının Diğer Nedenleri
Üreme çağında adet kanaması gecikmelerine sık rastlanır. Aktif cinsel yaşamı olan ve etkin bir korunma yöntemi kullanmayan kadında görülen adet kanaması gecikmesinin en muhtemel nedeni gebeliktir. İkinci muhtemel neden de herhangi bir şekilde o döngüde yumurtlama olmaması ve bu nedenle "rahim iç tabakasının kanamayla dökülmesinin" gecikmesidir. Düzenli adet kanaması gören bir kadında beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan gecikmenin nedeni stres, mevsimsel değişiklikler, mekan değişiklikleri olabilir.


ruhsal stres ciddi bir adet düzensizliği nedeni olabilir...
Bir kadında senede bir defa adet kanaması gecikmesi olması ileri inceleme gerektiren bir durum değildir. Ancak adet kanaması gecikmesi senede bir defadan daha sık oluyorsa, yani kadın seyrek adet kanaması görüyorsa veya uzun süreli kanama görülemiyorsa gerekli incelemeler yapılarak durumun açıklığa kavuşturulması ve tedavi edilmesi kadının genel sağlığı açısından çok önemlidir.
Adet kanaması gecikmesinin veya uzun süreli kanama görememenin diğer önemli nedenleri arasında aylık veya üç aylık "korunma iğneleri"'nin, kola uygulanan "korunma çubuklarının", ender durumlarda doğum kontrol haplarının içinde bulunan hormonların yan etkileri sayılabilir. Hipofiz bezinden düzenli hormon salgısını bozan bir etken adet döngüsünün bu aşamada "takılmasına" neden olur. Bu etkenler arasında en sık görüleni prolaktin hormonu yüksekliğidir.
Gebelik, adet kanaması gecikmesinin en sık görülen nedeni olduğundan ve basit bazı incelemelerle ortaya konabildiğinden ve saptandığında başka ileri inceleme yapılmasına gerek kalmayacağından üreme çağında olan ve aktif cinsel yaşamı olan bir kadında adet kanaması geciktiğinde araştırılması gereken ilk durum gebeliktir.
Yapılan jinekolojik değerlendirmeyle gebelik olmadığının saptanması durumunda var olan ek belirtiler de dikkate alınarak bir ön tanıya varılır ve kesin tanıyı koymak için hormon incelemeleri veya diğer bazı ileri incelemeler yapılır.

hormonlar.com dan alıntıdır

kadınlarda idrar kaçırma
İdrar kaçırma sorunu tüm dünyada yaygın olan bir sorundur. Ülkemizde de kadınların çoğunluğu bu sorun için çözüm yolları aramaktadır. Her geçen yıl tıp dünyasında yeni yöntemlerin uygulanmaya başlaması, bu konuda problemli olan kadınların da yüzünü güldürüyor.
Nedir İdrar Kaçırma?
İdrar kaçırma, 30 yaşın üzerinde ki her dört kadından birinde görülebilen oldukça yaygın ve ciddi bir sorundur. Özellikle de menopoz sonrası dönemde ve çok doğum yapmış kadınlarda, bazen hiç doğum yapmamış genç kızlarda dahi görülebilen idrar kaçırma rahatsızlığına tıpta "inkontinans" denmektedir. Yapılan araştırmalarda kadınların % 25'i hayatlarının herhangi bir döneminde idrar kaçırma sorunu ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Kadınların daha uzun yaşaması ile sorun daha da büyümektedir.
İdrar kaçırma öksürme, hapşırma veya gülme gibi karın içi basıncın arttığı durumlarda ortaya çıkabileceği gibi daha az eforla da meydana gelebilir.
İdrar kaçırma rahatsızlığının en kötü yanı ise "başım dönüyor" veya "halsizim, hastayım" der gibi rahat konuşulamamasıdır.

İdrar kaçırmanın çeşitleri..
İdrar kaçırma başlıca 3 ana grupta incelenir
Stress inkontinans (İdrar kaçırma): Kas, sinir güçsüzlüğüne bağlı
Acil İdrar Yapma Gereksinimi: İdrar kesesinin kontrol edilemeyen otomatik kasılması
Karışık tip: Her iki durumun da varlığı

Stress inkontinans (İdrar kaçırma)
Bu tür daha çok doğum yapmış kadınlarda görülür. Kasık adalelerinin veya sinirlerinin doğum sırasında zedelenmesi sonucu, idrar kesesi boynu öksürme, hapşırma, gülme, merdiven çıkma, yük taşıma, cinsel ilişki sırasında yer değiştirerek veya kapanamayarak karın içinde artan basınçla hasta idrar kaçırır.

Acil İdrar Yapma Gereksinimi
Bu tür idrar kaçırma genelde daha ileri yaşlarda görülse de, idrar kesesinin tahriş olduğu durumlarda (iltihap, taş, tümör, vb) her zaman ortaya çıkabilir. Bu hastalarda küçükken gece yatağa işeme, gece uykudan uyanarak idrar yapma, gündüz çok idrara çıkma daha sıktır. Su sesi ile idrar hissi veya sıkışma olabilir. Genellikle fiziksel aktivite (gülme, konuşma, hapşırma,öksürme, yük kaldırma, cinsel aktivite gibi) ile de tetiği çekilebilen, ansızın idrar yapma hissi duyarak tuvalete koşan hasta tuvalet kapısında idrarını tutamayıp kaçırır.

Karışık tip
Yukarıda bahsedilen her iki durum aynı hastada birlikte vardır.
Doç. Dr. Tolga Ergin'e göre... Acıbadem Hastanesi Kadıköy Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü Sorumlusu Doç. Dr. Tolga Ergin, 5-6 kadından birinde ortaya çıkan idrar kaçırma sorununda aşırı kilonun önemli bir etken olduğunu bildirdi.

Doç. Dr. Ergin, yaptığı yazılı açıklamada, idrar kaçırma sorunu ile karşı karşıya olan birçok hastanın, aşırı kilolu olduğuna işaret
etti. İdrar kaçırmanın her yaş aralığındaki kadında görülebileceğini belirten Ergin, şöyle dedi:

"Aşırı kilo, 5-6 kadından birinde ortaya çıkan idrar kaçırma sorununda önemli bir etken. Bunun dışında menopoz, fazla sayıda zorlanarak gerçekleştirilmiş normal doğum, kronik öksürük gibi karın içi basıncın artmasına neden olabilecek faktörler ve ailede bu hastalığa olan yatkınlık idrar kaçırma nedenleri arasındadır. Eğer ailede veya yakın akrabalarda idrar kaçırma sorunuyla karşı karşıya kalan biri varsa, o kadının idrar kaçırma problemi ile karşılaşma riski 3 kat artıyor."

Aşırı kilo sonucunda karın içi basıncının artarak, idrar torbasında basınç yarattığını, bunun da torba ve idrar yolunu tutan hamak şeklindeki kasların fonksiyonlarını kaybedip, aşağı doğru sarkmasına neden olduğunu belirten Ergin, kadınları idrar kaçırma sorunu ile karşılaşmamaları için kilolarına dikkat etmeleri konusunda uyardı.

Ergin, kadınların büyük bir çoğunluğunun bu sorun yüzünden doktora gitmekten utandığı ve çekindiğini kaydederek, hastalığın tanısının konulmasının, bir muayene süresi içinde bittiğini ifade etti. İdrar kaçırma sorunu olan kadınlarda, şikayete ve idrar kaçırmanın tipine göre tedavi basamakları olduğunu dile getiren Ergin, şunları kaydetti:

"Öncelikle hastaya, kegel egzersizleri denilen idrar yollarını istemli olarak kasıp bırakmaya dayanan egzersizler öğretiliyor. Böylece idrar yolları kaslarının güçlendirilmesi sağlanmaya çalışılıyor. Ayrıca sıvı kısıtlanması, diyet değişiklikleri ve kilo verdirmek gibi ek önerilerde bulunuluyor. Bütün bunların sonunda şikayetler hala devam ediyorsa, son basamak cerrahi tedavidir."

GENİTAL HERPES NEDİR?
Genital herpes; herpes simpleks tip 1 ve tip 2 olarak adlandırılan uçuk virüsü nedeniyle genital bölgede oluşan viral enfeksiyondur. Genellikle tip 2 herpes virüsü ile olan genital herpeste son yıllarda artan bir şekilde tip1 de etken olmaya başlamıştır. Tip 2 ile infekte olanlarda enfeksiyonun ilk yılında ortalama 4 kez tekrarlarken , tip 1 etken olduğu zaman bu sayı birdir. İlk yıldan sonra tekrarlama oranı; tip 2 infekte olanlarda yavaş yavaş azalırken, tip 1 ile infekte olanlarda nadirdir. İlk enfeksiyonlarda tablo daha ciddidir. Primer infeksiyonların %75’i hasta tarafından anlaşılamaz. Bazen mantar enfeksiyonu, idrar yolu enfeksiyonu, genital bölgedeki alerjik lejyonların tedavisi esnasında rastlantı sonucu tanı konur.


AĞRILI KABARCIKLAR OLUR
En klasik belirtisi; genital bölgede ağrılı kabarcıklar ve ülserlerdir. Bu kabarcıklar kaşıntılı, içinde su toplamış izlenimi veren minik ağrılı lezyonlardır. Bazı kadınlarda ise sadece yüzeyel yaralar, çatlaklar ve kaşıntı olabilir. Cinsel ilişki veya idrar yaparken ciddi yanma şikayetlerine yol açabilir. VİRAL

KÜLTÜRLE TEŞHİS EDİLİR
Hastalık esnasında yapılan viral kültür spesifiktir ve birçok merkezde yapılmaktadır. Bazen virusu izole etmek zor olabilir. Herpese bağlı menenjit ve beyin zarı iltihabı gibi durumlarda örneklerden PCR ile viral kültür yapılabilir. Bunun dışında kanda herpes tipleri için antikor bakılabilir. Kuluçka dönemi 4 gün gibi kısadır. Antikorlar enfeksiyondan 2-12 hafta sonra tespit edilir ve kanda kalır. Partnerinde tip 2 enfeksiyonu olan ama kendisinde hastalık olmayan kadınları tedavi etme gerekliliği konusunda yeterli tıbbi bilgi yoktur.

AĞIZDAN ALINAN İLAÇLAR YETERLİ OLUR
Normal infeksiyon tedavisinde asiklovir, famsiklovir, valasiklovir gibi antiviral ilaçlar güvenle kullanılır. Genital herpes hafif seyretse bile ilk döneminde tedavi önermek gerekir. Böylece lezyonlar, viral yayılma, semptomlar azalır ama uzun dönemde hastalığın izleyeceği doğal süreç değişmez. Genellikle ağızdan kullanılan ilaçlar yeterlidir, bazen hastayı hastaneye yatırmak ve damar içi tedavi vermek gerekebilir. Yüzeyel ilaçlar ise hiçbir işe yaramamaktadır. Gerekirse ağrı kesiciler önerilebilir. Hastalığın ilk günlerinde ılık su banyoları işe yarayabilir. Yüzeyel ağrı kesiciler faydalı olabilir. Genital herpesin tekrarlama olasılığı günlük baskılayıcı ilaçlar veya hastalığın başlayacağı hissedildiği anda belirli aralıklarla kullanılan antiviral ilaçlarla engellenebilir.

CİDDİ HASTALIKLARA NEDEN OLUR
Bazı hastalarda çok yaygın infeksiyon, pnömoni, hepatit, menejit veya ensafalit gibi çok ciddi hastalıklar ortaya çıkabilir, bu durumda da hastayı hastaneye yatırmak ve damar içi tedavi yapmak gerekir. Gebelikte izlenen genital herpesler gebeliğin ilk yarısında ise ciddi problemlere yol açmaz. Çünkü bu dönemde bebeğe geçiş olasılığı çok azdır. Genital herpesi olan kişiyle cinsel ilişkiye girilecekse kesin önlem olmamakla birlikte mutlaka prezervatif kullanılmalıdır.

Vajinismus ( Kadınlarda İlişkiye Girememe )
( VAJİNİSMUS ,VAJİNİSMUS TEDAVİSİ, VAJİNİSMUS NEDİR, VAJİNİSMUS LA YAŞAM, VAJİNİSMUS VE KALITSALLIK, VAJİNİSMUSTA HİPNOZ, VAJİNİSMUSTA SON ÇARELER, VAJİNİSMUS VE GEBELİK, GEBE KALMAK VE VAJİNİSMUS , VAJİNİSMUS VE KÜRTAJ, VAJİNİSMUS KLİNİĞİ, VAJİNİSMUZ DA HİPNOTERAPİ )


Vajinismus Nedir? Vajinismus şu şekilde tanımlanabilir;
Vajina girişini çevreleyen kasların istemdışı olarak kasılarak cinsel birleşmenin acılı ağrılı olması ya da cinsel birleşmenin birleşmenin gerçekleşmemesi gerçekleşememesidir.
Vajina girişini çevereleyen baskın kas grubu ";Pubik Kaslar";olarak adlandırılır, bunlar düz kas grubudur ve refleks olarak çalışırlar. Vajinismusda yaşanan kasılma istem dışıdır ve asla kadının kendi kontrolünde değildir. Eğer kişi kasların kasılmasından ötürü acısız cinsel birleşme yaşayamıyorsa bu durum vajinismus olarak nitelendirilir.

Vajinismus Ne Zaman Açığa Çıkar ?
Vajinismus, ilk cinsel ilişki girişimi sırasında, jinekolojik muayene sırasında ya da tampon kullanma girişimi sırasında ortaya çıkabilmektedir. Pubik kaslar kasılarak vajinanın açılmasını engeller ve cinsel birleşmenin gerçekleşememesine neden olurlar. Kasılma oluşursa cinsel birleşme ya imkansız hale gelir ya da şiddetli acı oluşur. Genellikle vajinal bölgeye müdahale sona erdiğinde kaslar rahatlar ve normale döner. Pubik kasların kasılması kişinin isteği dışında gerçekleşmektedir, kişi her ne kadar uyanıkta olsa durum bilinç dışı meydana gelir. Bu istem dışı kasılmaların bir çok nedeni olabilmektedir, genellikle fiziksel ve duygusal faktörlerin birleşmesi sonucu oluşmaktadır. Bu kasılmalar aslında vücüdün kendini korumaya yönelik bir savunmasıdır.

Vajinismusun nedenlerini, sonuçlarını ve nasıl tedavi edileceğini bilmemek çiftlerin hayal kırıklıkları yaşamalarına neden olur ve her iki tarafıda psikolojik ve fiziksel olarak yıpratır.
Vajinismus hastası çoğu kadın illişkiye girememekten ötürü yoğun utanç duygusu hisseder ve sıkıntılarını paylaşmak istemezler. Durumu başkalarına anlatmak onları rahatsız edebilmektedir.

Vajinismus yaygın olarak karşımıza çıkmaktadır ve kadından kadına farklılıklar gösterebilmektedir. Bazı kadınlar jinekolojik muayeneyi tamamlayabilmekteya da tampon kullanabilmekte iken cinsel ilişkiyi tamamlayamamaktadır. Bazı kadınlarda ise ilişki gerçekleşmekte fakat aşırı miktarda acı oluşmaktadır. Diğer bir grupta ise hiçbir vajinal müdahale gerçekleşememektedir.

Vajinismus Nedenleri ;
Vajinismusun nedenlerinden en yaygın olan bir tanesi; yetişme çağındaki kızlara seksin pis ve kötü olduğunu öğreten yanlış ve katı eğitim tarzıdır. Yıllarca, cinselliğin kadınlar için zarar verici, kötü, aşağılayıcı, yalnızca erkeklerin faydalandığı, kadınların kaçması gereken bir şey olarak yetişen bir genç kız, bu ilişkiyi yaşayacağı sırada bilinçaltına yerleşmiş bu yanlış fikirleri istemeyerek de olsa hatırlayacak, ilişkiye girmekten rahatsızlık duyacak ve kasılacaktır. vajinusmusu olan kadınlar bilinçli olarak cinsel ilişkiye girmek istemeyebilir ama bilinç dışı olarak penisin vücuduna girmesini engellemek isterler. Vajina ilişki sırasında penisin büyüklüğü yada küçüklüğüne göre kendini hazırlar. Cinsel birleşmenin durumuna bağlı olarak dışa en yakın kısmı oldukça gevşeyebilir. Bazen vajinal giriş öyle gergin ve sert bir hale gelir ki penisin girmesi olanaksızlaşır. Bu tür vajinal kasılmalara vajinismus diyoruz. Bu durumda erkeğin penisinin girmesi son derece zor, hatta olanaksızdır. Çok seyrek olarak yaralanmalar yada kadın dış cinsel organlarının hastalığı ile cinsel ilişki arasında acı oluşur ve kadın istemeyerek kendini kasabilir. Böyle bir durumda, fiziksel nedenlerin belirlenmesi gerekir.

Cinsel İlişkiye girememe -vajinusmus sıklıkla psikolojik kaygı ve endişelerden yıllar içerisinde genellikle uzun süreli kronik bir zeminde gelişim göstermektedir


Sosyal-Psikolojik nedenler arasında:
# Cinsellikle- cinsel kimlikle ilgili yanlış inanışlar
# Cinsel -genital organlarla ilgili eksik ve hatalı bilgiler

# Çocukluktan-ergenlikten kalma korkular,

# Aşırı kuralcı katı bir toplum düzeni içinde yaşama,
# Katı sosyal ahlak kuralları ve tabular,

# Suçluluk, ayıp, günah gibi kavramların bilinç altına yerleşmesi,

# Cinsellik jinekoloji konusunda yerleşmiş yanlış ön yargılar( vajinusmus tanısı ve tedavisi)
# Bilinç altında penisin vücuda girişine karşı bir korkunun olması ( Vajinismus tanısı)
# Tecavüz gibi cinsel travma, cinsel şiddet ( Vajinusmus etkenleri)

# İlk cinsel ilişki sırasında ağrı veya ağrı beklentisi.(Vajinismuz tanısı)

# Cinsel ilişkiyi günah olarak değerlendiren katı dini eğitim ve sonrasında suçluluk, ayıp,günah kavramlarının bilinçaltına yerleşmesi. ( Vajinismus tanısı)
# Aklında zihinde aşırı büyüttüğü penis yüzünden çok acı çekme, parçalanma korkuları. ( Vajinismus sebeblerinden )

# Baskıcı psik otoriter baba ( Vajinismus nedeni)
# Baba kız anne kız ilişkisindeki güçlükler (vajinismus nedeni)

# Zayıf güçsüz anne ( Vajinismus öyküsü olan anne)

# Cinselliği değersizleştiren ve aşağılayan aile

# Kızlık zarı –hymen,bekaret yitimi korkusu

# Cinsellik ve ilk cinsel deneyim ile ilgili yanlış bilgiler, inanışlar

# Gebe kalma korkusu ,cinsellikten kaçınma


gibi psikolojik nedenler vardır. Yalnız bunlar temel etkenler olmakla birlikte psikolojik tablo incelendikçe altta yatan nedenler ve pataoloji daha geniş bir içerik sergilemektedir.

Esas Olarak Vajinal Kasılmanın ( Vajinismus) nedenleri tamamıyle psikolojiktir ;

Vajinismus
Yıllarca, cinselliğin kadınlar için zarar verici, kötü, aşağılayıcı, yalnızca erkeklerin faydalandığı, kadınların kaçması gereken bir şey olarak yetişen bir genç kız, bu ilişkiyi yaşayacağı sırada bilinçaltına yerleşmiş bu yanlış fikirleri istemeyerek de olsa hatırlayacak, ilişkiye girmekten rahatsızlık duyacak ve kasılacaktır. Bir başka sorun olan kızlık zarının korunması fikri de, genç kızlarımızı evleninceye kadar yaşayacakları veya yaşadıkları cinsel yaklaşımlarda tek fikir olan "aman zarıma bir şey olmasın" dürtüsüyle yaşadıkları ve şartlandıkları gerginlik yine ilişki kuracakları zaman önlerine çıkacak ve yılların şartlanması işlevini devam ettirecektir. Bunların yanı sıra filmlerde ve romanlarda veya insanların kulaktan dolma yanlış olarak edindikleri cinsel bilgilerle ilk ilişki sırasında ve kızlık zarının yırtılması sırasında korkunç bir acı duyacakları fikri, onları ilişkiden uzaklaştırmakta, soğutmakta ve kasılmalarına sebep olmaktadır. Bir diğer faktör de; cinsel tacize veya tecavüze uğramış bayanlarda cinselliğin bu olayı hatırlatmasına bağlı olarak kasılmalar olabilir.

Nedeni ne olursa olsun eğer çiftler işbirliğine istekliyse vajinismus her zaman tedavi edilebilir. Önemli olan tedaviyi istemek bunun için seksüel terapi merkezlerine baş vurmaktır.

Vajinismus Belirtileri ;
Genel Tanılama : Aşağıdaki vajinismus belirtileri ile ilgili açıklamalardan her hangi biri sizin durumunuzu tanımlıyor mu?

* Birleşme sağlanıyor ancak hareket etmek canımı acıtıyor ve durmak zorunda kalıyoruz.”;
* Benim de çabalamama rağmen hiç kimseyle tam olarak birleşme gerçekleşmedi.”;
* Bugüne kadar hiç acısız cinsel birleşme gerçekleştirmedim”;
* İlişkiye girmeye teşebbüs ettikten sonra yanıcı tarzda bir acı hissediyorum.”;
* Partnerim içime girmeyi denediğinde duvara çarpmış gibi oluyor.”;
* Cinsel ilişkiyi tamamlayamıyorum.”;
* Kolay olmamasına rağmen tam olarak birleşme sağlanması için zorluyoruz.”;
* Gerçekten cinsel ilişkiye girmek istesem bile vajinamı sıkıyor gibi görünüyorum.”;
* Bir çok defa cinsel ilişkiye girmeyi denemiş olmama rağmen hala bakireyim.”;
* Tampon kullanamıyorum çünkü tamponu vajina içine yerleştirmek çok zor.”;
* Bugüne kadar jinekolojik muayeneyi tamamlayamadım”;
*

Vajinismus Güncel Yaklaşım ve Tedavi Yöntemleri ;
Vajinismus2
Hasta ve eş için oldukça sıkıntılı bir durum olan vajinismus vakalarında rahatsızlık, ; eşin duyarlı ve paylaşımcı yaklaşımı ile aile içerisinde yıllarca saklı kalabilmekte ve ;çiftin bir süre sonra cinselliğe duyarsızlaşmasına yönelerek cinsel soğukluk ve duyarsızlık çıkmazına doğru. İlerleyen komplike problemlere de zemin hazırlamaktadır.

Vajinismus ;sorununa sahip çiftlerde yönelim, çoğu zaman artık aileye yeni bir bireyin eklenmesi gerektiği dönemlerde artmaktadır. Genellikle hanımlar bu olayın yakın arkadaş ve aileleri tarafından duyulmaması için büyük bir çaba içerisinde girmektedirler. Yaşanan tüm bu kısır döngüler rahatsızlığın çözüm sürecinde gecikmelere neden olabilmektedir

Vajinismus tedavi sürecine girecek birimin öncelikle bu konuda deneyim ve tecrübe birikiminin olması önerilir. Neden ise sorunun başlanan terapi sürecinde çözümü gerekliliğidir. Çünkü bu hastalar zaten sorunu genellikle kronik yani uzun süredir varolan ve tedavi olma imkanının olmadığı varsayımını geliştirmiş kişilerdir.


Vajinismus için çözüm yolları ;
Vajinismus3
Vajinismus ile ilgili protokolleri uygulayacak ekibin vajinismus konusunda kesinlikle eğitimli ve deneyim olması için koşuldur. Vajinismus çözümlenmesinde başarı sağlanamaması eşlerin güveninin kırılmasına ve isteklerinin ortadan kalkmasına neden olabilir ve cinsel yaşamının evlilik içi sonlanmasına , cinselliği reddi sonucuna götürebilir.

Hastanın detaylı olarak psikolojik özgeçmisi değerlendirilerek sorunun çözümü aşamasında neler yapılacağına dair bilgi verilmesi gerekir. Tamamen hasta ile açık ve samimi bir uyum ortamının oluşturulması olumlu bir gelişme olacaktır. İyileşme aşamalarında hasta ile irtibat koparılmamalı hastanın size herzaman çekinmeden ulaşmasını ve hatta seanslar arasında sorunu olmasa bile sizle bağlantı sağlamasını sağlamanız hastanın güvenini ve terapiye uyumunu arttıracaktır.

Egzersiz ve diğer aşamalarda biz doğal olmayan herkangi bir aracı kişisel tecrübelerimize dayanarak önermiyoruz uygulanan bu tür yöntemler veya, benzeri materyaller hastada olumsuz çağrışımlara neden olarak tedavi aşamalarını reddine neden olabilmektedir. Hastaya uygun planlanan cinsel terapi metodları ile iyileşme sağlanması abartılı bir durum olmamaktadır.


Vajinismusa sebep olan etmenler ;
vajinismus4
Daha önce hiç vajinismus problemi olmayanlarda da yaşanmış kötü tecrübeler sonucunda ,doğum,düşük, kürtaj, vb. vajinismus gelişebilir.
Daha önce belirtildiği gibi, çoğu zaman bilinçaltında cinselliğe ve cinsel ilişkiye yönelik kaygılar, korkular yatmaktadır ve vajen kasının kasılması kadını bu korktuğu durumdan koruyan bir savunma sistemi gibidir. ç ok seyrek olarak yaralanmalar ya da kadın dış cinsel organlarının hastalığı ile cinsel ilişki arasında acı oluşur ve kadın istemeyerek kendini kasabilir. Böyle bir durumda, fiziksel nedenlerin belirlenmesi gerekir. Esas olarak vajinal kasılmanın nedenleri tamamıyla psikolojiktir ve iyileştirilebilir.


10 Kadından 1 'i vajinismus
Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) ‘;ın yaptığı ve Türkiye’;de ik kez vajinusmusun sorulduğu araştırma sonuçlarına göre batı toplumlarında görülme sıklığı yüzde 1 olan vajinismus, Türkiye’de her on kadından birinin sorunu.
Vajinismus sıklıkla psikolojik kaygı ve endişelerden yıllar içerisinde genellikle kronik bir zeminde gelişim göstermektedir.
Kızlık zarı hakkında öğretilen toplumsal baskı vakalarımızın birkısmında karşımıza çıkan esas etkenler arasında ilk sıraları koruduğunu görmekteyiz.

Ayrıca çocukluk döneminde yaşanan kötü tecrübe ve anılar da (taciz, tecavüzler) de vajinismusa yol açabilmekte ve hastalarımız da sorunun nedeni olarak psikolojik değerlendirme başamaklarında ortaya çıkabilmektedir.
Bunun yanısıra sağlıklı bir cinsel yaşam sürecinde ve hiç vajinismus problemi olmayanlarda yaşanmış kötü tecrübeler sonucunda (doğum, düşük, kürtaj, kızlık zarı yırtılması hastada kötü deneyimlere neden olan jinekolojik muayene ve operasyonlar gibi) vajinismus ve cinsel ilişki sırasında ağrı korkusu gelişebilir.
Bazan de çiftlerin cinsellikle ilgili bilgi eksiklikleri de beraberinde korku ve paniği getirerek vajinismusa cinsel birleşme korkusu yol açabilir.
Bazen önceden iyileşmiş olan vajinismus hastalarında kişilerde nüksler (problemin tekrarlaması) de oluşabilir

Genital Cinsel organ korkusu - yetersiz cinsel eğitim vajinismus nedeni olabilir mi ?
Cinsel organın büyüklüğü veya küçüklüğüne yönelik cinsel kaygılar,aile veya arkadaş çevresinden alınan yanlış bilgiler hastanın bu endişesinin artmasına ve vajinismus gelişimine kolaylıkla zemin hazırlamaktadır. Yurtdışında vajinismus vakalarına oldukça az rastlanmasının temel nedenlerinden birisi cinsel eğitimin bu ülkelerde çocuk ve erişkin gelişimine paralel olarak bilimsel olarak verilmesi gerçeğidir.Genç kızlarımıza kesinlikle evllilik öncesi veya gelişim aşamasında cinsel sağlık ve eğitim verilmesi bu türü bu tür sorunların daha az sıklıkla oluşumunu sağlıyacaktır.


Vajinismus ve çocuk sahibi olmak ;
Vajinismus cinsel ilişkiye giremeyen hastalarımız bazen bize biz bu sorunumuzu çözemiyoruz gitmediğimiz doktor,psikolog çalmadığımız kapı kalmadı bize tüp bebek veya aşılamayla gebelik şansımız olabilirmi? Gibi isteklerle gelmekteler.

Vajinismus sorununu çözemediğiniz veya çözmek istemeyen hastaya çocuk isteğini sağlamak için yardımla üreme yöntemleri uygulamak doğru mudur?

vajinismus5Bu yanlış bir yaklaşım dır. Sorunun bu şekilde çözümü hastanın beklentilerini ve cinsel hayatına dair sorunların daha çözümsüz ve sorunlu halegetirilmesinden ileriye gitmeyecek bir metod olacaktır.
Belirttiğim gibi bu tür kısa vadeli çözümler yerine vajinismus sorununun çözümü hem daha kolay ve hastanın cinsel sağlığı, aile yapısının temel dinamiklerini kuvvetlendirici bir yaklaşım olacaktır.
Hayatınızda cinsellik var ise (yüzeysel yada tam birleşme) gebe kalınabilir. Eğer normal bir cinsel hayatınız var ise gebe kalmanız için fiziksel şartlarınızda uygun olduğunda hiç bir engel yok.

Vajinismus problemi yaşayan kadınların aşılama yönteminede ihtiyacı yok gebe kalabilmek için. Yüzeysel olan cinsel birleşmede eğer vajen girişine boşalma oldu ise sperm içeri ilerleyebilir ve kadın gebe kalabilir.

Dolayısıyla aşılama tüp bebek gibi yöntmeler para ve zaman kaybı kaldı ki vajinismus problemi yaşayan kadın jinekolojik masadan ve jinekolojik muayeneden de rahatsızlık duyar. Aşılama yönteminde defalarca muayene olmanız ve işlemin uygulanması için defalarca jinekolojik masaya yatmanız gerekir.

Demek ki gebe kalmak için bununla uğraşmak yerine evlilğinizin her noktasını etkileyen vajinismus probleminin çözülenmesi normal bir cinsel hayatınızın olması daha kolay, daha sağlıklı daha gerçekçi bir süreçdir.

Çocuk sahibi oldunuz ama hala ilişkiye giremiyorsunuz bu sağlıklı ve mutlu bir evlilik mi?
Elbette hayır.

Normal doğum yaptınız bu sayede vajen kaslarının genişleyip açılacağı ve ilişkiye girmenizi kolaylaştıracağını sanıyorsunuz.
Sorun vajinanın dar ve küçük olması değil, kadının korkusundan dolayı vajen kaslarının refleks olarak kasmasıdır.

Bu problemi yaşayan kadınlar bilir daha kadın bacaklarını bile kontrol edemiyordur ki vajinanın büyük küçük olması bu yazımızın kapsamında olsun. Sorunun bu şekilde çözümü hastanın iyileşmeye yönelik beklentilerini ve cinsel hayatına dair sorunların daha çözümsüz ve sorunlu hale getirilmesinden ileriye gitmeyecek bir metod olacaktır. .

İki çocuğu olup yada gebe olup vajinismus için çözüm arayanların sayısı az değildir.

Bu yüzden vajinismus gebe kalmaya engel değil ama amacınız çocuk sahibi olmaktan önce normal istediğiniz an yaşayabildiğiniz spontan bir cinsel hayatınızın olması olmalıdır. bu konuda mutlaka eşinizin fikrinide önemsemelisiniz.

Cinsel uyum yalnızca cinsel organların birleşmesi demek değildir.Aslında cinsel uyum,genel uyumun bir parçasıdır ve bir çok karmaşık ruhsal olayları içerir.Eğer eşlerin genel uyumları ile ilgili sorunları varsa tabi ki bu durum cinsel uyumlarını da etkiler.

Bu sebeple vajinismus tedavisinde öncelikle bu sorunları keşfedip,farkına varmak gerekir.Bazı vakalarda sadece bu sorunları keşfetmek ve terapisini yapmak vajinismus sorununu tamamen çözmektedir.

Bu sebeple cinsel uyumun içinde sevme, sevilme, bağlılık,dokunma,okşanma,konuşma,söyleşi,paylaşma,özleme vb.gibi bir çok duygu ve gereksinimler yer alır.

Vajinismus cinsel ilişkiye giremeyen hastalarımızın tedavisinde bilişsel davranışçı terapilerin yanında hipnoz tekniği kullanılır.Buradaki amaç,kişinin korkularının ve kaygılarının ilk önce düşüncede aşılmasını sağlamaktır.Çünkü,vajinismusun temelinde olumsuz cinsel düşünceler vardır.Bunların keşfinde ve tedavisinde hipnoz kullanılır.Kişi bu sayade kendini,cinsellikle ilgili düşüncelerini farkeder,onun yerine olumlu cinsel düşünceleri oluşturur. Bununla birlikte kişi rahatlama egzersizlerini öğrenir ve kasılmalarını kontrol edebilir hale gelir. Tabiki tüm bunların olabilmesi için kişinin inançlı olması ve iyileşmeyi gerçekten istemesi ve eşiyle veya eşsiz gelmesi gerekir.

Biz kendi hastalarımıza yanlızca kadın doğumcu gözüyle değil cinsel eğitim terapisi veya hipnoterapi yaparak maximum 2 seansta ( her seans arası hastanın durumuna göre değişmekle birlikte genelde 3 gün olmaktadır).Kalıcı çözüme ulaşıyoruz. Ve lütfen hayatı kendinize zehir etmeden ve zaman kaybetmeden birlikte bu sorunu çözebileceğimize inanın. Ve lütfen hayatı kendinize zehir etmeden ve zaman kaybetmeden birlikte bu sorunu çözebileceğimize inanın.

MENOPOZ
Menopoz nedir?
Menopoz menstrual kanamaların (adet kanamalarının) sonlanmasıdır. Adet kanaması ve siklusların bir yıl süresince olmaması menopoz olarak değerlendirilir. Menopoz kadının üreme döneminin sona ermesidir. Menopoz terimi 1812’de Fransız jinekolog Gardanne’nin hayatın değişmesini anlatan bir monografından gelmektedir, bu monografta Gardanne Latince ay ve son kelimelerini birleştirerek menopozu oluşturmuştur. Menopoz teknik olarak kadının en son adet kanaması anlamına gelir.

Menopoz ne zaman gerçekleşir?
Menopoz genellikle 45-55 yaşları arasında gerçekleşir. Menopozun gerçekleştiği bu on yıllık dönem klimakterium olarak adlandırılır. Ortalama menopoz yaşı 51 olmasına rağmen menopoz 35-58 yaşları arasında görülebilir. Menopoz sonrası yıllara yayılan dönem postmenopoz olarak adlandırılır.

Perimenopoz (premenopoz) nedir?
Perimenopoz veya premenopoz olarak adlandırılan dönem kırklı yaşlarda başlar ve 4-6 yıl devam eder. Bu dönemde adet kanamaları ve siklusları düzensizleşir. Adet siklusları uzar, kanama miktarı ve süresi değişir. Bu dönemde ateş basması, gece terlemesi, uykusuzluk, duygusal değişiklikler ve vajinal kuruluk görülebilir.

Erken menopoz nedir?
Adet kanamalarının kırk yaşından önce kesilmesi erken menopoz olarak adlandırılır. Nadir olarak görülen bu durumda yumurtalıklar fonksiyonunu sürdürmez. Erken menopozda tedavi çok önemlidir, erken menopoz vakalarında kemik erimesi problemi erken yaşlarda başlayarak geriye dönüşü olmayan ciddi kemik zayıflıklarına neden olur. Bu yaşlarda adet kanamalarının kesilmesi (amenore); ani kilo kaybı, aşırı egzersiz, stres, kürtaj veya diğer cerrahi girişimler sonrasında rahim içinde oluşan yapışıklıklara bağlı olarak da görülebilir. Amenore vakalarında östrojen hormonun azalmasına bağlı kemik kayıpları görülebileceğinden mutlaka hekime baş vurulması gerekir.

Erken Menopozun nedenleri nelerdir?
Otoimmün bozukluklar;
Son zamanlarda yapılan çalışmalar otoimmün bozuklukların erken menopoz vakalarının üçte ikisinden sorumlu olduğunu göstermiştir. Otoimmün hastalıklarda bağışıklık sistemi kendine ait olan bazı dokuları yabancı gibi algılayarak kendi dokularına karşı antikor üretir ve bu dokulara zarar verir. Erken menopoz vakalarında yumurtalıklara, endometriuma (rahmin içini döşeyen tabakaya) veya yumurtlamayı düzenleyen üreme hormonlarına karşı antikorlar üretilir. Bu antikorlar üreme organlarına zarar verir ve yumurtalık fonksiyonları bozulur. Otoimmün bozukluğa bağlı erken menopoz vakalarında tiroid bezinin bozuklukları, diabet (şeker hastalığı), romatizma gibi diğer otoimmün hastalıklar da görülür. Bunun yanında otoimmün hastalıkları olan kadınlarda da erken menopoz sık görülür.

Cerrahi menopoz;
Cerrahi ile iki yumurtalığı birden çıkartılan kadınlarda erken menopoz görülür. Bu kadınlarda cerrahi sonrasında östrojen ve progesteron hormonlarının düzeyi düşer ve menopoza ait yakınmalar başlar.

Diğer cerrahi işlemler sırasında yumurtalıkların zarar görmesi;
Rahmin alınması veya yumurtalık kistlerinin çıkartılması sırasında yumurtalıkları besleyen damarlar zarar görürse, yumurtalıklardaki foliküller dejenere olur, yumurtalık fonksiyonları bozulur ve erken menopoz başlar.

Kanser tedavisi;
Kanser tedavisi için radyoterapi (ışın tedavisi) ve kemoterapi (ilaç tedavisi) görenlerde yumurtalıklar etkilenir ve erken menopoz görülür. Yumurtalıkların gördüğü zararın derecesini kanserin tipi, tedavinin süresi, kullanılan ilaçların tipi ve dozu, radyasyon tedavisinin uygulandığı bölge belirler. Yumurtalıklar veya üreme organlarının bulunduğu pelvik bölgeye uygulanan tedavi yumurtalıkları kalıcı olarak etkiler. Düşük dozda yapılan ve kısa süreli olan tedavilerde geçici menopoz görülebilir.

Tamoksifen;
Meme kanseri tedavisinde kullanılan tamoksifen östrojen reseptörlerine bağlanarak östrojenin etkisini engeller ve östrojen eksikliği erken menopoza yol açar.

Aile öyküsü;
Ailede erken menopoza giren kadınların olması erken menopoz görülme riskini arttırır.

Kromozomal Bozukluklar;
Frajil X Sendromu olarak adlandırılan sendromun görüldüğü kadınlara menopoza 6-8 yıl önce girer.

Turner Sendromu olarak adlandırılan sendromda bir X kromozomu eksiktir. Bu kadınların birçoğu hiç adet görmez.

Viral enfeksiyonlar (Virüslerin yol açtığı enfeksiyonlar);
Bazı viral enfeksiyonların yumurtalıkları etkileyerek erken menopoza yol açtığı düşünülür.

Yaşam tarzı;
Sigara içen kadınlarda menopoz daha erken başlar. Sigaranın östrojen düzeyinin düşmesine neden olarak erken menopoza yol açabilir. Alkol fazla alındığında östrojen düzeylerini düşürür ve adet sikluslarının düzeni bozulur. Menopoz daha erken yaşlarda başlayabilir.
Stres;
Stres erken menopoza neden olan diğer faktörlere yardımcı olur ve erken menopozun yakınmalarını arttırabilir, fakat yalnız başına erken menopoza neden olmaz.

· Çevresel Faktörler;
Östrojene benzeyen maddeler içeren kimyasallar östrojen reseptörlerine bağlanarak östrojenin etkisini engeller. Bu durum adet sikluslarını engeller ve erken menopoza neden olabilir.

Geç menopoz nedir?
Bir kadın 54 yaşını geçmesine rağmen hale adet kanamaları devam ediyorsa geç menopozdan bahsedilir. Geç menopoz ailesel olabilir, bunun yanında şeker hastası olan kadınlarda da geç menopoz görülür. Menopoza geç giren kadınlarda rahim kanseri ve meme kanseri daha çok görülür.

Menopozun en sık görülen bulguları nelerdir?
Menopoz öncesi görülen en sık bulgu adet sikluslarının düzeninin bozulmasıdır. Adet sikluslarının süresi kısalabilir, uzayabilir veya adet kanamasının miktarı artabilir. Ateş basması (%75), gece terlemeleri (%68), hassasiyet, sinirlilik ve depresyon (%60) en sık görülen bulgulardır. Bunların yanı sıra sık idrara çıkma, ödem (vücutta şişkinlik) ve uykusuzluk gibi bulgular görülebilir. Vücutta östrojenin azalmasına bağlı olarak vajinada kuruluk ve cinsel istekte azalma görülür.

Ateş basmaları neden olur?
Ateş basmaları perimenopoz döneminden itibaren en sık görülen yakınmalardan biridir. Genellikle boyundan başlayan ve yüze yayılan sıcaklık hissine çarpıntı ve terleme eşlik eder. Bazı kadınlarda günde birkaç kez görülebilen bu durum diğerlerinde haftada birkaç kez görülebilir. Uykusuzluk ve stres bu yakınmanın sıklığını arttırır. Sıcak basması hipofiz bezinin azalan östrojene verdiği yanıttan kaynaklanır; ani LH salınımı ani ısı artışına neden olur.

Ateş basmaları nasıl tedavi edilir?
Ateş basmalarının hangi durumlarda daha sık olduğunu bir çizelge tutarak belirleyin. Kafein, stres, uykusuzluk ateş basması sıklığını arttırabilir. Ateş basmasını arttıran nedenlerden uzak durmaya çalışın. Sıcak basması durumunda üzerinizdekilerin bir kısmını çıkartabilecek şekilde kat kat giyinin. Yaşadığınız yeri serin tutun. Gece terlemelerini önlemek için yatak odanızı serin tutun. Stresten kaçının, diyetinize dikkat edin, acılı, yağlı yiyeceklerden ve alkollü içeceklerden kaçının. Sıcak basması sırasında bileklerinize ve yüzünüze soğuk su çarpın. Derin nefes alma egzersizleri uygulayın. Vitamin E içeren besinlerden zengin beslenin ve hormon replasman tedavisi için hekiminize danışın.

Vajinal kuruluk nasıl tedavi edilebilir?
Östrojen azalmasına bağlı vajina duvarını kaplayan dokulardaki incelme, elastikiyetin ve salgıların azalması vajinal kuruluk, ağrılı cinsel ilişki ve cinsel ilişki sonrası kanama ve yanma hissine neden olur. Vajinal kuruluğu önlemek için cinsel aktivitenizi azaltmayın, haftada en az bir kez cinsel ilişkide bulunan kadınlarda vajinal kaslar daha sağlıklı olur, vajinal kanlanma artar. Kegel egzersizleri vajinal kasları güçlendirdiğinden bu dönemdeki kadınlara önerilir. Su bazlı lubrikantların kullanılması da vajinal kuruluğu engeller.

Uykusuzluk nasıl önlenebilir?
Uyku düzeninizi koruyabilmek için her gün aynı saatte yatıp aynı saatte kalkmaya özen gösterin. Uyku ilaçlarını kullanmaktan kaçının, yattığınız ortamın serin, sessiz ve karanlık olmasına özen gösterin. Akşam kafein almayın, diyetinize dikkat edin akşam öğünlerinizde fazla miktarda ve ağır yemekler yemeyin. Yatağa girmeden önce ılık duş almak, kitap okumak ve televizyon seyretmek gevşemenize yardımcı olarak uyumanızı kolaylaştırabilir.

Menopoz döneminde ne gibi duygusal değişiklikler görülür?
Unutkanlık, konsantrasyon güçlüğü, anksiyete, rahatsızlık ve depresyon sık görülür. Bu yakınmalar östrojen eksikliğine bağlıdır. Duygusal değişimleri uykusuzluk arttırır. Östrojen miktarı azaldıkça beyinde endorfin olarak adlandırılan ve kişinin kendisini iyi hissetmesini sağlayan kimyasallar azalır.

Menopoz döneminde başka ne gibi fiziksel değişiklikler görülür?
Östrojen kadınların fiziksel ve duygusal durumlarını etkileyen bir hormondur. Üreme organları, memeler, kemikler, kalp, santral sinir sistemi, cilt ve saç üzerine direkt etkileri vardır.

Östrojen düzeyi azalınca;
Vajina, rahim ağzı ve rahim ve yumurtalıklar küçülür
Vajina kısalır, kas tonusu azalır ve vajina duvarını döşeyen dokular incelir
Pelvik bölgedeki bağlar zayıflar
Vajinal ve servikal salgılar azalır
Kemik kaybı olur
Cilt tonusu azalır ve kırışıklıklar oluşur
Metabolizma yavaşlar
Saç, kol, bacak ve genital bölgede tüy azalması olur
Yüzde yanak, çene ve bıyık hizasında tüylenme görülebilir.

Menopoz döneminde kalp hastalıkları niçin artar?
Menopoz öncesi dönemde östrojen kadınları kalp hastalıklarından korur. Kadınlarda menopoz döneminden sonra iskemik kalp hastalıkları görülmeye başlar. Östrojen kolesterolün azalmasını sağlayarak, HDL olarak adlandırılan lipoproteinleri arttırarak ve LDL olarak adlandırılan zararlı kolesterolü azaltarak kadınları kalp krizinden korur. Menopoz döneminden sonra kalp hastalıkları ailesinde kalp hastalıkları olan, menopoz öncesi dönemde kalp hastalığı olan, yüksek tansiyon problemi olan, fazla miktarda yağlı gıdalar tüketen ve şişman olan, sigara içen ve fazla strese maruz kalan kadınlarda daha sık görülür.

Menopoz döneminde kalp hastalıklarının görülme ihtimali nasıl azaltılabilir?
Dengeli beslenmek, sigara ve alkolden uzak durmak, kan basıncını kontrol altında tutmak, diabet için düzenli kontroller yaptırmak, stresten uzak durmak, hormon replasman tedavisi uygulamak bu dönemdeki kadınlarda kalp hastalıkları görülme ihtimalini azaltır. Menopoz sonrası dönemde östrojen tedavisi kan yağlarını olumlu yönde etkileyip kalp krizi riskini %40 azaltır. Ayrıca yemekler ile her gün 50 mg beta-karoten ve selenyum alınması da faydalıdır.


Osteoporoz nedir?
Osteoporoz, kemik erimesi olarak da adlandırılan bu durum kemiklerin incelmesi, zayıflaması ve kırılması ile karakterize bir hastalıktır. Kırk beş yaşından sonra kadınların bir çoğunda osteoporoz görülür. Kemik dokusu sürekli değişen bir dokudur ve kan ile sürekli kalsiyum alışverişi içindedir. Kemikler yapım ve yıkımın dengede olduğu doğal bir süreç yaşar. Menopoz sonrası yapımın çok azalması ile denge yıkım lehine bozulur. Sonuçta kemik kitlesi menopozu takip eden ilk beş yıl içinde her yıl %3 oranında azalır. Takip eden yıllarda ise her yıl kemik kitlesi %1 oranında azalır. Kemiklerin ve dişleri daha sağlam olmasını sağlayan kalsiyum kasların kasılmasında, kalbin fonksiyonlarında, sinirsel iletilerinin düzenlenmesinde ve kan pıhtılaşmasında görev alır. Menopoz sonrası dönemde östrojen eksikliğine bağlı olarak kemiklerden kalsiyum kaybı artar. Kemikler zayıflar ve küçük darbelerle kırılabilir, 60 yaşından sonra omurgada eğrilmeler ve sırt ağrısı yakınması artar, 70 yaşından sonra kalça kırığı görülme ihtimali artar.

Osteoporoz riskini arttıran faktörler nelerdir?
Vücut yapısı önemlidir, küçük kemikli kadınlarda osteoporoz daha sık görülür. Şişman kadınlarda fazla vücut ağırlığına cevap olarak kemikler gelişir ve fazla miktarda olan yağ dokusunda östrojen üretimi fazla olur bu durum osteoporozu önler. Açık tenli olan, ailesinde osteoporoz problemi olan, diyabet, karaciğer, böbrek hastalığı ve tiroid bezi bozuklukları olan kadınlarda osteoporoz daha sık görülür. Kortizon, epilepsi ilaçları, antiasitler, diyüretikler kalsiyum emilimini engelleyerek osteoporoza neden olabilir. Fazla miktarda protein almak, sigara içmek ve alkol almak kemik erimesini arttırır.

Osteoporozun bulguları nelerdir?
Osteoporoz kronik sırt ağrısına, boy kısalmasına, akşamları bacak kramplarına, eklem ağrılarına, diş kaybına ve dişeti problemlerine yol açar.

Osteoporozun önlenmesinde diyetin önemi nedir?
Diyetle alınan kalsiyum osteoporozun önlenmesinde önemli rol oynar. Birçok kadın besinler ile günde 500mg kadar kalsiyum alabilir. Kalsiyum preparatları alarak ile günlük kalsiyum ihtiyacını (1000-1500mg) karşılamak gerekir. D vitamini kalsiyumun emilebilmesi için gereklidir.Yeterli miktarda güneş ışığı almayanlarda D vitamini eksikliği görülür, bir çok gıda D vitamini ile zenginleştirilmiştir. Kalsiyum emilimi için diyetinizin bir miktar yağ içermesi gerekir. Günlük kalori ihtiyacının %30’unu yağlardan karşılamanız önerilir.

Günlük kalsiyum ihtiyacı ne kadardır?
Yetişkin bir insan için günlük kalsiyum ihtiyacı 800 miligramdır. Menopoz öncesi bu ihtiyaç 1000 mg iken menopoz sonrası 1500 mg’a yükselir. Östrojen tedavisi alan kadınlarda günlük 1000 mg’da yeterli olabilir. Diyet ile alınamayan kalsiyum hazır tabletler veya bazı kalsiyum içeren tabletler ile takviye edilebilir. Kalsiyum tabletlerinin emilimi artacağından yemekle birlikte alınması tercih edilir.

Menopoz sonrası oluşan osteoporozun en iyi tedavisi nedir?
Hormon replasman tedavisinin yanında kalsiyumun emilimini sağlayan kalsitonin hormonu ve kalsiyum alınması ve uzun yürüyüşler menopoz sonrası osteoporozun en iyi tedavisidir.

Osteoporozun önlenmesinde hormon replasman tedavisinin yeri nedir?
Östrojen almasında sakınca olmayan kadınlarda östrojen ile yapılacak hormon replasman tedavisi osteoporoz riskini azaltır.

Menopozun hafıza üzerine etkisi var mıdır?
Menopozun kısa dönem hafıza üzerine olan etkisini gösteren az sayıda çalışma vardır. Hastalar bu etkiyi daha çok konsantre olamama ve gözlük, araba anahtarı gibi elindeki bir şeyi nereye koyduğunu hatırlayamama şeklinde ifade eder.

Hormon replasman tedavisi nedir?
Hormon replasman tedavisinde amaç kadında eksilen hormonları menopoz öncesi dönemdeki seviyeye getirmektir. 1960 yılından itibaren menopoz dönemindeki kadınlara östrojen preparatları verilmeğe başlandı. Östrojen kullanımının rahim kanseri görülme olasılığını arttırdığının belirlenmesi üzerine 1975 yılından itibaren tedaviye progestinler eklenmiştir. Hekim hormon replasman tedavisinde kullanacağı preparatları ve dozunu kadının özelliklerine göre ayarlar.

Hormon replasman tedavisinin yan etkileri var mı?
Östrojen tedavisi gören kadınlarda bulantı, su tutulumu, göğüslerde gerginlik, kilo alma ve vajinal akıntı gibi yan etkiler görülebilir. Önceden migreni olan kadınlarda baş ağrısı yakınması artabilir. Progestin ile dengelenmemiş östrojen tedavilerinde rahim kanseri riski artar.

Hormon replasman tedavisinin sakıncalı olduğu durumlar nelerdir?
Hormon replasman tedavisinin sakıncalı olduğu durumlar; rahim kanseri, meme kanseri, kan pıhtılaşma problemleri, aktif safra kesesi ve karaciğer hastalıklarıdır. Bunun yanı sıra önceden geçirilmiş karaciğer ve safra kesesi hastalıkları ile şeker hastası olan kadınlar hormon replasman tedavisi sırasında yakın takip gerektirir.

Hormon replasman tedavisine ne zaman başlanmalıdır?
Hormon replasman tedavisinin yararları kesin olmasına rağmen tedaviye ne zaman başlanması gerektiği kesin değildir. Bir grup hekim menopoz öncesi dönemde başlanmasını önerirken diğer bir grup 1 yıl adet kanamasız dönem geçtikten sonra tedaviye başlanmasını önerir. Osteoporozun engellenebilmesi için menopoz dönemi ile beraber hormon replasman tedavisine başlamak gerekir.

Rahimde myom veya göğüslerde iyi huylu tümör varlığında hormon replasman tedavisi sakıncalı mıdır?
Bu çok sık karşılaşılan bir sorudur. Progestin ile dengelenmiş düşük doz östrojen ve yakın klinik takip ile hormon replasman tedavisini öneren hekimler vardır. Fakat genelde bu durumların varlığında östrojen tedavisi önerilmez.

Hormon replasman tedavisi adetlerin başlamasına neden olur mu? Adetler ne kadar devam eder?
Menopozdan önce doğal olarak gerçekleşen östrojen ve progestin dengesi menopoz sonrasında tedavi ile sağlanırsa bir çok bayanda adetler başlar. Bu durum birkaç yıl sürer ve sonrasında tedaviye rağmen adetler görülmeyebilir.

Ailesinde meme kanseri olan kadınlara hormon replasman tedavisi önerilebilir mi?
Ailesinde meme kanseri olan bayanlarda meme kanseri görülme riski yüksektir. Bu durumda bir çok hekim düşük doz östrojen ve sık kontrol önerir. Böylelikle hem menopoza dair problemler yaşanmaz, hem de erken teşhis ile meme kanserine karşı önlem alınmış olur.

Bir kadının annesinin zor bir menopoz dönemi geçirmiş olması, kendisinin de aynı sorunu yaşayacağını gösterir mi?
Kalıtım menopozda büyük rol oynar. Bununla birlikte sigara, yaşam tarzı, vücut yapısı ve stres gibi faktörlerde menopoza girme yaşını ve zorluğunu etkiler.

Fazla sayıda çocuk doğurmak menopozu geciktirir mi?
Fazla sayıda çocuk doğurmak menopozun bulgularını hafifletse de geciktirmez. Bunun yanı sıra geciken menopoz geç gebeliklere neden olabilir.

Geç menopoz ile uzun yaşam arasında bir bağlantı var mıdır?
Geç menopoz uzun süreli yüksek östrojen seviyesi ve daha genç görünme anlamına gelir. Geç menopoza girmek uzun yaşam ve genç kalmanın yanı sıra geç yaşanan gebelik ve yumurtalık kanseri gibi riskleri de beraberinde taşır. Geç menopozun avantajlarını yaşamak ve risklerinden korunmak için doktorunuzun kontrolünde olmanız gerekir.

Doğum kontrol hapı kullanırken menopoza girildiği nasıl anlaşılır?
Bu çok zordur, çünkü menopoz bulguları hapın etkisi ile maskelenir. Kan FSH ve Östrojen seviyeleri de yanıltıcı olabilir. Bunu anlayabilmek için bir süre doğum kontrol hapı kullanmaya ara vermeniz ve takiben hormon düzeylerinin belirlenmesi gerekir.

Menopozun bulguları ne kadar sürer?
Menopoz öncesi dönem kişiden kişiye değiştiği gibi menopoz bulguları da birkaç yıl veya daha fazla sürebilir. Hormon replasman tedavisi gören bayanlarda ise menopoz bulguları hiç yaşanmaz.

Cerrahi menopoz ile doğal menopoz arasındaki fark nedir?
Doğal menopoz yumurtalıkların yumurta rezervlerini tüketmesi ile 45-55 yaşları arasında ve genellikle bir geçiş dönemi sonucu ortaya çıkar. Cerrahi menopoz yumurtalıkların ameliyat sonucu çıkartılması ile aniden oluşur. Eğer hormon replasman tedavisi uygulanmaz ise cerrahi menopozun bulguları ameliyattan birkaç gün sonra ortaya çıkar.

Ameliyat ile rahim alınıp yumurtalıklar bırakılırsa, ileride menopoza girildiği nasıl anlaşılır?
Menopoz başladığında çoğunlukla ateş basması, gece terlemeleri, uyku problemleri ve vajinal kuruluk gibi yakınmalar başlar. Menopoz dönemine girilip girilmediği yapılan hormon incelemeleri ile kesinleştirilir.

Vücudun su toplaması nasıl engellenebilir?
Yemeklerde alınan ekstra tuz vücutta su tutulmasına neden olur. Bu nedenle yemeklere tuz eklenmemeli ve tuz tüketimi mümkün olduğunca azaltılmalıdır.

Menopoz sonrası dönemde cinsel isteksizlik için ne yapılabilir?
Bu problemin giderilmesinde hormon replasman tedavisi önemlidir. Bu tedavi ile bayanların %90’nı menopoz öncesi dönemdeki cinsel isteğini geri kazanır. Hormon tedavisi vajinadaki kuruluğu giderir, vajina duvarının güçlenmesini sağlayan egzersizler ve kayganlaştırıcı kremlerde cinsel ilişki sırasındaki yakınmaları azaltır. Kişisel bakımınıza ve cinsel yaşamınıza göstereceğiniz özen kendinize olan güveninizi arttırarak sizi daha mutlu ve sağlıklı kılacaktır.

Menopozun vücut ağırlığı üzerindeki etkisi nedir?
Geçen her on yıl ile birlikte kalori ihtiyacı %2-8 azalır. Yapılan düzenli egzersiz fazla kilo alınmasını önler. Yaş ilerledikçe vücuttaki yağ yüzdesi artar ve kas kitlesi azalır. Bu nedenle düşük yağlı diet ve düzenli egzersiz ideal kilonuzu korumanızı sağlar.

Cildimin genç görünmesini nasıl sağlayabilirim?
Cildinizin direk olarak güneş ışığına maruz kalmasından kaçının. Bu nedenle saat 10:00 ile 14:00 arasında gölgede veya içerde olun. Aksi halde cilt koruyucu faktörü en az 15 olan kremler kullanın. Sigarayı bırakın. Sigara ciltte yaşlanmayı ve özellikle ağız etrafındaki kırışıkları arttırır. Egzersiz, dolaşımı ve cilt beslenmesini olumlu yönde etkiler. Vitamin A ve E içeren ve sebzelerden zengin dengeli bir diyet ve bol su cildinizi besleyerek yumuşatır. Ayrıca cildiniz için uygun temizleyici ve nemlendiriciler ile düzenli bir bakım genç ve sağlıklı görünmenizi sağlayacaktır.

ivythemes

{facebook#YOUR_SOCIAL_PROFILE_URL} {twitter#YOUR_SOCIAL_PROFILE_URL} {google-plus#YOUR_SOCIAL_PROFILE_URL} {pinterest#YOUR_SOCIAL_PROFILE_URL} {youtube#YOUR_SOCIAL_PROFILE_URL} {instagram#YOUR_SOCIAL_PROFILE_URL}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget