2009

ŞİFALI BİTKİSEL SULAR
KEKİK SUYU
(La. HerbaThymi, Alm.ThymianKravt, Fr. Herbede »Thym, ing. Thy Herb.)Bileşimi: Uçucu yağlar (%0.5 - 3.5) ve tanen içiermektedir.Uçucu yağlar içerisinde timol (%20 - 50) ve Karvakrol bulunur.
Etki ve Kullanışı: Mide yatıştırıcı, antiseptik, kurt düşürücü ve kan dolaşımında uyarıcıdır.Zayıflamada etkili olup, kolestrolü düşürücü ve yağ çözücüdür. Öksürük, boğmaca ve astımda kullanılır. Balgam sökücüdür, boğaz iltihaplarında, mide üşütmelerinde etkilidir. Gastritte etkili olup, gaz rahatsızlıklarını giderir ve hazmı kolaylaştırır. Ağız kokusu, diş eti rahatsızlıklarında gargara yapmak amaçlı kullanılır. Şekeri düşürücü ve tansiyonu dengeleyici rölü vardır. Kekik suyu, andız otu kökü suyu ile karıştığında kadın hastalıklarında faydalı olup, adet söktürücü olarak kullanılır. Kekik suyu, papatya suyu ile karıştırıldığında saç ve cilt bakımında haricen kullanılabilir. Saç dökülmelerini önler vekepeklenmeyi giderir. Ciltteki lekeleri ve sivilceleri temizler. Uyuz, egzama ve mayasılda günde 3 kere pansuman yapılır.
Kullanma Talimatı: 1/4'ü Kekik suyu ile doldurulmuş çay bardağını su ile tamamlayıp içiniz. Günde üç çay bardağı içilir.
Not: Piyasada Alkol ve ispirto ile sentetik olarak yapılan ve insan sağlığına zararlı kekik sularını ve diğer bitkisel suları kullanmamanızı tavsiye ederiz.



HAYIT SUYU (Vitexagnus)
Diğer İsimler: Ayid, Ayit, Beşparmakotu
Bileşimi: Uçucu yağlar, tanen, sineol ve glikozitler içerir.
Etki ve Kullanışı: M.Ö. 450'de hayıttan ilk olarak bahseden tıbbın babası kabul edilen Hipokrat'tır. Yüksek ateş, başağrısı, gazlanma ve idrar arttırma için ama en önemlisi günümüzde de devam eden şekliyle" kadın hastalıkları" için tavsiye etmişlerdir. Adet düzensizliklerinin giderilmesinde etkilidir. Adet gecikmesi, göğüs ağrısı, sancı, kramp ve depresyon, kalp ağrıları gibi semptomların giderilmesinde veya azaltılmasında etkilidir. Hayıt meyvesi içerisindeki eterli uçucu yağların ve diğer sinerjetik bileşiklerin hipofiz bezi üzerinde pozitif etkileri vardır. Bilindiği gibi hipofiz bezi pek çok vücut hormonunun dengesinden sorumludur. Hayıt meyvesinin adet öncesi gerginlik semptomlarına faydası en az 2 hafta içinde kendini açıkça belli eder. Fakat, en iyi sonuç için hayıt meyvesi en az 3 ay süre ile alınmalıdır.Adet öncesi sendromlarda, adet kanamalarındaki spazmlarda, menopozla ilgili bazı şikayetlerde ve süt veren kadınlarda süt eksikliğinde, adet dönemlerinde endokrin düzensizliklerinden kaynaklanan sinir ve cilt problemlerinde ve akne tedavisinde kullanılır.
Kullanma Talimatı: 1/4'ü Hayıt Suyu ile doldurulmuş çay bardağını su ile tamamlayıp içiniz. Günde üç çay bardağı içilir.


OKALİPTÜS YAPRAĞI SUYU (Eucalyptus Globulus Labill)
Bileşim: Uçucu Yağlar (%3-5) tanen ve rezin taşımaktadır.
Etki ve Kullanışı: Kabız, antiseptik ve balgam söktürücü olarak kullanılır.
Şeker hastalığına faydalıdır. (Turhan baytop) Yiyeceklerin asidini azaltır. Aç karnına içildiğinde solucan ve kurtları düşürür. Mesane yolarını temizler. Basur memelerine iyi gelir. Ateşi düşürür. Romatizmal ağrılarda, diş ağrılarında kullanılır. Karaciğer hastalıklarında, mide asidini düzenleyici olup, safradan kaynaklanan sivilce, egzama ve vücut şişkinliklerinde faydalıdır. Kuvvetli mikrop öldürücüdür. Nefes darlığı, öksürük, solunum yolu iltihaplarında, grip ve üşütmede etkildir. Cilt hastalıklarında sürülerek kullanılır. Kullanma Talimatı: 1/4'ü Okaliptüs Suyu ile doldurulmuş çay bardağını su ile tamamlayıp içiniz.Günde üç çay bardağı içilir.


ENGİNAR SUYU (Folium Cynarae scolymi)
Bileşimi: Enginar yapraklan tanen, inülin, sinarin (acı madde) ve flovan türevleri taşımaktadır.
Etki ve Kullanılışı: Karaciğer ve safra kesesi hastalıklarının tedavisinde kullanılır.Araştırmalara göre enginar, safra kesesinin karaciğer tarafından harekete geçirilmesini sağlıyor. Zehirli bileşikler taşımayan, iyi bir iştah açıcı ve idrar söktürücü olan enginar suyunun afrodizyak etkisi eskiden beri bilinmektedir, ayrıca kolestrolün baş düşmanıdır. Anne sütü arttırıcı, vücuda kuvvet verici, ateş düşürücü, mide ve bağırsak düzenleyici, kalbi güçlendirici, hazım kolaylaştırıcı etkileriyle beraber sarılık, sivilce egzama rahatsızlıklarında da kullanılmaktadır.
Kullanma Talimatı: 1/4'ü Enginar Suyu ile doldurulmuş çay bardağını su ile tamamlayıp içiniz. Günde üç çay bardağı içilir.


FUNDASUYU (Herba ericae)
Bileşim: Arbutin, enzimler, tanen, saponin, mineraller, silikasid, ericolin, karotin, flavonglikositler içermektedir.
Etki ve Kullanışı: Şişmanlık rahatsızlıklarında kullanılan funda suyu çok etkili bir zayıflatıcıdır. Ayrıca iltihabı, romatizma ve ağrı kesici olarak da kullanılmaktadır. Funda suyu idrar yolları dezenfektanı, idrar söktürücü ve kabızlığı giderici etkilere sahiptir. Altına ıslatan çocuklarda faydalıdır.
Kullanma Talimatı: 1 M'ü Funda Suyu ile doldurulmuş çay bardağını su ile tamamlayıp içiniz.Günde üç çay bardağı içilir.


ISIRGAN OTU YAPRAĞI SUYU (UrticaUreno)
Bileşim: Potasyum tuzları, organik asitler (formik asit)
Etki ve Kullanışı: Kan temizleyici, idrar arttırıcı ve iştah açıcı olarak kullanılır. (Turhan Baytop) Kanser için ısırgan, melissa ve karabaş karıştırılıp içilir. Vücudu kuvvetlendiricidir. Hormon dengeleyici, bağışıklık sisteminde etkili, ^fl hücre yenileyici, saç bakımı, mide ülserinde, anne sütü arttırıcı, bronşit, öksürük ve balgam söktürücü, iltihap kurutucu özelliklerine sahiptir. Basur, prostat ve cilt kanserinde etkilidir. Romatizma ağrılarını dindirici, kurt ve ateş düşürücü, prostatı tedavi edici etkileri bulunmaktadır.
Kullanma Talimatı: 1 M'ü Isırgan Otu Yaprağı Suyu ile doldurulmuş çay bardağını su ile tamamlayıp içiniz.Günde üç çay bardağı içilir.


KARABAŞ SUYU (Lavandula Stoechas)
Diğer İsimleri: Gagan, Keşiş otu
Bileşimi: Glikozit, saporinler ve uçucu yağlar içermektedir.
Etki ve Kullanışı: Ağrı kesici, antiseptik, yara iyileştirici, yatıştırıcı (sara ve astımda), balgam söktürücü, idrar yolları iltihapları iyileştirici, sinir sistemi ve kalp kuvvetlendirici gibi faydaları nedeni ile geniş kullanım alanı bulmuştur. Kalp damar açıcı, asabilik ve sinir bozukluklarında etkilidir. Kanserin ilerlemesini önler. Sinüzit ve migrende çok etkilidir.
Böbrek ve mesane kumlarını düşürür. Karabaş otuna kafa süpürgesi de denir.
Kullanma Talimatı: 1/4'ü Karabaş suyu ile doldurulmuş çay bardağını su ile tamamlayıp içiniz. Günde üç çay bardağı içilir.


FİLİSKİN SUYU (Menth Pulegium)
Diğer İsimleri: Nane, Yarpuz
Bileşim: Mentol,azulen, puleson, diosmin, glikozit, ekusaponir.
Ekti ve Kullanışı: Mide üşütmesinde, soğuk algınlığında, nezle ve grip hastalıklarında, hazmettirici, balgam ve safra söktürücü, adet getirici, kalp rahatlatıcı, mesane yollarını temizleyici, vücuda kuvvet verici, idrar söktürücü, kan temizleyici etkilere sahiptir.
Kullanma Talimatı: 1/4'ü Filiskin Suyu ile doldurulmuş çay bardağını su ile tamamlayıp içiniz. Günde üç çay bardağı içilir.


PAPATYA SUYU
Bileşimi: Uçucu yağlar (%0.2 -1), rezin, acı madde ve fenolik bileşikler (Flavonlar, kumarin) içermektedir. Etki ve Kullanışı: idrar çoğaltıcı, iştah açıcı, yatıştırıcı, gaz ve safra söktürücü etkileri bulunmaktadır. Haricen boğaz iltihaplarına karşı gargara halinde, ağrı kesici ve yara iyi edici olarak kullanılmaktadır. Defne suyu ile beraber kullanıldığında saçderisine friksiyon yapılır, saç dökülmesini önler. (Turhan Baytop)
Göğüsyumuşatıcı, öksürükte, astım ve bronşite kullanılır. Sinirsel yatıştırıcıdır.
Kullanma Talimatı: 1/4'ü Papatya suyu ile doldurulmuş çay bardağını su ile tamamlayıp içiniz. Günde üç çay bardağı içilir.


MELİSSA SUYU (Folium MelissaeLabiatae)
Diğer İsimleri: Oğul Otu
Bileşim: Tanen ve uçucu yağlar içermektedir.
Etki ve Kullanışı: Sinir teskin edici, kalp rahatsızlıklarında, baş ağrısı, uykusuzluk, kan temizleyici, bitkinlik, yorgunluk, iştahsızlık, mide problemlerinde, bulantı ve kusmayı önleyici nefes darlığı astım rahatsızlıklarında kullanılır. Damar açıcı özelliği vardır. 'Kullanma Talimatı: 1/4'ü Melissa Suyu ile doldurulmuş çay bardağını su ile tamamlayıp içiniz. Günde üç çay bardağı içilir.


MERSİN SUYU (MyrtusCommunus)
Bileşim: Tanen (%0.3 - 0.5), uçucu yağlar ( %14-15) ve acı madde içermektedir. Etki ve Kullanışı: Mikrop öldürücü, iştah açıcı ve ken dindirici etkileriyle haricen ve dahilen kullanılmaktadır. Dahilen; kabız, idrar yolları hastalıklarında, mikrop öldürücü, göğüs hastalıklarında antiseptik, haricen; yara iyileştirici olarak kullanılmaktadır, bronşit, öksürük, mide yanması, gastrit, basura iyi gelmektedir, böbrek kumları ve taşlarını düşürür.
Kullanma Talimatı: 1/4'ü Mersin Suyu ile doldurulmuş çay bardağını su ile tamamlayıp içiniz. Günde üç çay bardağı içilir.


DEFNE YAPRAĞI SUYU (LaurusNobilis)
Diğer İsimleri: Tehrel Yaprağı
Bileşim: Tanen ve uçucu yağlar bulunur. Uçucu yağlar içerisinde bilhassa Sineol (%35-50) bulunur.
Etki ve Kullanışı: Terletici antiseptik ve midevi etkilere sahiptir. Doğum kolaylaştırıcı (Hamilenin son haftası) ağrı kesici, grip, nezle, ateş düşürücü ve saç bakımında kullanılır, idrar arttırıcı olarak ve romatizmaya karşı kullanılır. Yemeklerde sos olarak da kullanılır. Doğum kolaylaştırıcı etkisi olduğu için hamileliğin son haftası dışında kullanılmamalıdır.
Kullanma Talimatı: 1/4'ü Defne Yaprağı Suyu ile doldurulmuş çay bardağını su ile tamamlayıp içiniz.Günde üç çay bardağı içilir.


BİBERİYE SUYU (Folium Rosmarini, Alm. Rosmarin blatter, Fr. Feuille de Romarin, ing. Rosemary Lesf)
Diğer İsimleri: Hasalben (Arapça Hassa Luban ), Kuşdili, Sultan Otu
Bileşimi: Tanen (%8) ve uçucu yağlar (% 1-2) içerir.
Etki ve Kullanılışı: Dahilen zayıflatıcı özelliği vardır.Kabız, hazım sistemi uyarıcı, safra arttırıcı ve idrar söktürücü olarak haricen de cerrahi yaraların tedavisinde kullanılır. Adet söktürücü, ağrı kesici, bronşit, öksürük, astım, sarılık, gaz söktürücü, böbrek ve mesane kumlarını döktürücü, akciğer - dalak tıkanıklıkları, hazımsızlık, uykusuzluk, sinir yatıştırıcı olarak faydaları vardır.
Kullanma Talimatı: 1/4'ü Biberiye Suyu ile doldurulmuş öay bardağını su ile tamamlayıp içiniz. Günde üç çay bardağı içilir.

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Prof. Dr. Turhan Baytop; Türkiye'de bitkilerle tedavi geçmişte ve bugün. Prof. Dr. Ayşegül Demirhan Erdemir, doğal şifalı bitkiler ve doğal ilaçlarla geleneksel tedaviler.
bitkiylebakim.comdan alıntıdır


Ahududu (Ağaç çileği -Frambuaz)
PROF. DR. M. RAMAZAN YİĞİTOĞLU
Kırmızı ve sarımsı renkli ahududular raspberry ismiyle bilinir. Siyah renkli ahududular ise blackberry (böğürtlen) olarak bilinir. Her iki ağaç çileği de şifa kaynağıdır. Ağaç çileği meyvesinin yanı sıra yaprak ve kökleri de şifa amacıyla kullanılmaktadır. Ağaç çileği acımsı ilaçların tadını lezzetli hale getirmek için şuruplara katılarak içilebilir hale getirir. Ahududulu reçeli lezzetli ve şifalı bir besindir.


Kullanım şekilleri
* Kapsül şeklinde (384 veya 400 mg)
* Sıvı şeklinde piyasada bulunmaktadır.

Bazı uzmanlar şu şekilde kullanımını önermektedirler:
* Kurutulmuş kırmızı ağaç çileği yaprak tozu veya tabletleri, 4-8 gram ağızdan günde 3 kez yenilerek alınmalıdır.
* Sıvı özsu (ekstrakt) şeklinde, 5-10 ml (1-2 yemek kaşığı) günde 3 kez ağız yoluyla içilerek. Bu ekstraktlar hazırlanırken %25 alkol içerisinde hazırlanmaktadır.
* Taze meyve olarak ya da dondurulmuş meyve olarak günde 150-200 gram kadar tüketilirse bağışıklık sistemini güçlendirici etkiye sahiptir.

Ahududunun faydalı olduğu durumlar
* Öksürük, bronşit.
* Sıvı birikmesi (ödem).
* Bağırsak spazmını çözer.
* Safra kesesi taşı oluşumunu engeller.
* Enfeksiyonlara karşı koruyucudur.
* Bağışıklık sistemini güçlendirir. Bu amaçla kanserden korunmada kullanılır.
* Böbrek taşını düşürücü etkiye sahiptir.
* Boğaz ağrısı.
* İltihaplı bademcik (tonsillit).
* İdrar yolu problemlerini rahatlatıcıdır.
* Yara iyileştirici etkisi vardır.

ÖNEMLİ UYARILAR
Ağaç çileğinin bilinen ön yan etkisi yoktur. Kullanım esnasında bulantı, kusma, baş ağrısı gibi beklenmeyen bir yan etki görülürse bir hekime danışılmalıdır. Hamile bayanlar ağaç çileğini ölçülü tüketmelidir. Ağaç çileği son zamanlara gelmiş hamilelikte doğumu tetikleyici (başlatıcı) etki yapabilir. Şeker hastalığı olanlar bu meyveyi dikkatli kullanmalıdır. Kan şekerini hafif yükseltici etkiye sahiptir. Alkol alışkanlığından kurtulmak için antabuse ilacını kullananlarda alkol içerdiğinden dolayı ağaç çileği özütünü (ekstraktan) kullanmamalıdır.

PROF. DR. M. RAMAZAN YİĞİTOĞLU, FATİH ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ KLİNİK BİYOKİMYA ANABİLİM DALI




Yeme alışkanlığınızı değiştirmek için kendinize 16 hafta süre tanıyın
PROF. DR. BAHATTİN ADAM
Hatalı davranışların hepsini bir anda düzeltmeye kalkışmak hata olur. Zaten böyle bir şeyi asla başaramazsınız. Vazgeçemediğiniz alışkanlıklardan kurtulmak için bir diyetisyen ile görüşmenizde yarar var. Kendinize, en az 16 hafta süre tanıyın. Değiştirdiğiniz davranışların kişiliğinizin bir parçası olabilmesi için 1 yıl geçmesi gerekebilir. Kısacası, belirli bir sürede kilo verirsiniz. Fakat en az bir yıl kilo almamak için yeni beslenme alışkanlıklarının yaşam şekli haline getirilmesi şart. Aksi halde çok geçmeden başladığınız yere geri dönersiniz.


Modaya uyup diyete başlamayın
Garip bir dünyada yaşıyoruz. Bir taraftan açlıktan diğer taraftan aşırı beslenmeden hastalanan ya da ölen insanlar. İnsanlar para harcayarak şişmanlıyorlar. Daha sonra para harcayarak zayıflamaya çalışıyorlar. Zayıflama modasına uyarak, sadece şık görünmek için, aç kalarak veya aşırı egzersiz yaparak kilo vermek yanlıştır. Fazla kiloları, hastalıklara davetiye çıkardıkları için vermeliyiz. Ancak geçici bir hevesle, aç kalarak veya aşırı egzersizler yaparak değil. Kilo vermek isteyen birçok şişman birey, düşük kalorili diyet ve yoğun egzersiz yardımıyla arzuladığı kiloya kavuşabilir. Ancak bir süre sonra eski alışkanlıklara geri dönüldüğü için verilen kilolar, fazlasıyla geri alınır. O zaman ne yapmalıyız? Zayıflamak ve sağlıklı kalmak için gerekli olan ideal kiloda kalmanın formülü yeme davranışımızı değiştirmektir. Hem de masrafsız bir yol. Bu yöntemde amaç, ne yediğimiz değil, nasıl yediğimizi bilmemizdir. Bu yöntemin esası çok basit. İşe yemek yeme ve egzersizlerle ilgili davranışlarınızı tespit ederek başlayınız. Tarafsız bir gözle kendinizi eleştirirseniz, hatalarınızı anlayıp bunlardan vazgeçmek için önlem alabilirsiniz.

||||| YANLIŞLAR |||||

1. Çok fazla veya hızlı yemek
2. Büyük lokma almak

3. Az çiğnemek

4. Su içmemek

5. Sürekli öğün atlamak

6. Öğünler arasında bir şeyler atıştırmak

7. Yemek yerken TV seyretmek

8. Akşam yemeğini geç bir saatte yemek

9. Yatıncaya kadar bir şeyler atıştırmak

10. Yemekte kaşık ve çatalı hiç bırakmamak


||||| DOĞRULAR |||||
1. Yemeğinizi yavaş ve küçük lokmalarla yiyin
2. Günde en az bir buçuk litre su için
3. Öğün atlamayın ve üç ana öğün, üç ara öğün planını uygulayın

4. Akşam yemeğini uykudan
3-4 saat önce yiyin

5. Göz önünde yiyecek bulundurmayın

6. Yemekler için küçük, salatalar için büyük tabak kullanın

7. Yemeğiniz bitince sofradan hemen kalkın

8. Etli yemeklere yağ koymayın, yağa dikkat edin

PROF. DR. BAHATTİN ADAM, KONYA VAKIF HASTANESİ BAŞHEKİMİ




Yazın nasıl beslenmeliyiz?
PROF. DR. BAHATTİN ADAM
Yaz aylarında tüketilen gıdalar hem yazı daha sağlıklı geçirmek hem de ideal kiloyu korumak açısından önemlidir. Ayrıca yaz aylarında tükettiğimiz meyve-sebzeler başta kanser, kalp ve sindirim sistemi hastalıklarının önlenmesinde, kan şekerinin düzenlenmesinde, kabızlığın engellenmesinde önemli rol oynamaktadır.


Yazın kalp hastalıklarının önlenmesinde çok önemli role sahip
antioksidanlardan zengin meyve ve sebzelerin tüketilmesine de özen göstermeliyiz. Yeşil biber, maydanoz, çilek, erikte bol miktarda bulunan C vitamini, yumurta, süt ve türevleri, havuç, kayısı gibi besinlerde bulunan A vitamini ve tahin, kuru baklagil, fındık, badem gibi yağlı tohumlarda bol miktarda bulunan E vitamini antioksidandırlar. Bu gıdalar sıkça tüketildiğinde damar sertliğini, yani damarlardaki kireçlenmeyi önlemektedir. Örneğin, kalp hastalıkları ve kansere karşı koruyucu özelliği olan siyah üzümün bol bol tüketilmesini öneriyoruz.

YAZIN BESLENİRKEN NELERE DİKKAT ETMEMİZ GEREKİYOR?
* Kızartmalar, aşırı yağlı gıdalar, sakatatlar yerine; ızgara, buğulama, haşlama olarak hazırlanmış, yağı alınmış etler tercih edilmelidir.
* Bağışıklık sistemi ve zararlı maddeleri vücuttan uzaklaştırmada görevli omega-3 yağ asitlerini içeren balık haftada iki kez tüketilmelidir.
* Kışa göre tabaklardaki yemek porsiyonları daha küçük olmalıdır.
* Kan şekerinin hızla yükselip hızla düşmesine sebep olan yağlı, şekerli, ağır tatlılar yerine dondurma veya sütlü tatlılar tüketilmelidir.
* Serinlemek için çok tüketilen gazlı, şekerli, kafein içeren içecekler yerine taze sıkılmış meyve suyu, soda ve bol su içilmelidir.

Yazın ne kadar sıvı alınmalıdır?
Vücuttan ter yoluyla; sıvı, potasyum ve sodyum gibi birçok mineraller sürekli atılır. Sıcakların etkisiyle vücutta fazla su kaybı meydana gelmesi sonucunda bayılma hissi, bulantı, baş dönmesi gibi sağlık problemleri bile baş gösterebilir. Özellikle yaz aylarında terleme ile artan sıvı kaybını karşılamak amacıyla günde 2,5-3 lt su içilmelidir.

PROF. DR. BAHATTİN ADAM KONYA VAKIF HASTANESİ BAŞHEKİMİ




Aman, yüzünüz leke kapmasın!
DİLEK GÜRAY
Geçmişte yüze güzellik kattığına inanılan benleri, çilleri ve cilt lekelerini günümüzde pek çok kişi, sorun olarak görüyor. Güneşin yüzünü göstermesi ile birlikte daha da artan cilt lekeleri ve çillerden kurtulmak o kadar da zor değil.


Güneşin yüzünü göstermesi iyi hoş, ama kadınlar için bir o kadar da rahatsızlık verici. Çünkü sağlıklı ve güzel bir cilde sahip olmak isteyen kadınların güneş ışınlarıyla beraber yüzlerinde leke ve çiller oluşabiliyor. Oysa yüzündeki benleri ve çilleri seven insan sayısı giderek azalıyor. Yaş ilerledikçe de bunlar birer sorun olarak karşımıza çıkabiliyor. Dış görünüşün büyük önem kazandığı günümüzde kadınlar, benlerinden, çillerinden ve lekelerden kurtulmak için çalmadık doktor kapısı bırakmıyor. Yüze sürülen kremler, maskeler, peelingler yetmiyor artık, lazer gibi çeşitli cihazlarla silme işlemleri bile yapılıyor.
Cilt lekelerinin pek çok sebebi mevcut. Bazen doğuştan gelen doğum lekeleri olabileceği gibi sonradan hamilelik, yaşlılık gibi sebeplerle ya da güneşe bağlı lekeler de oluşabiliyor. Akne izleri de hoşa gitmeyen görüntüler oluşturabiliyor. Ayrıca genetik yatkınlık, mantar gibi enfeksiyon hastalıkları, yanlış kozmetik kullanımı ve bazı ilaçlar yüzde olumsuz görüntülere yol açabiliyor. Cildimizde görmeye dayanamadığımız bütün bu problemlere yeni geliştirilen dermokozmetik ürün grubu AFA’lar çare olabiliyor. Üstelik sadece lekeleri gidermekle kalmıyor, kırışıklıkları da düzeltiyor. Medical Park Bahçelievler Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Makbule Dündar’a göre AFA’larla uygulanan peeling, ciltte anti-aging etkisi oluşturuyor. 6 seans sonunda kırışıklıkları azalttığını ve lekelerin tedavi edildiğini söyleyen Dündar, AFA’nın en hassas ciltlerde dahi uygulanabileceğini ve güneş hassasiyeti oluşturmayacağını vurguluyor.

Yeni geliştirilmiş bir dermatokozmetik ürünü olan AFA’lar cildi yaşlanmaya karşı koruyor ve yaşlılık belirtilerini geriletiyor. Çeşitli nedenlere bağlı gelişen cilt lekelerinin ve aknenin tedavisinde, gerek tek başına gerekse mevcut tedaviye destek olarak kullanılabiliyor. Ayrıca cildi yenileyip, yoğun nem tutucu etki bırakıyor.

AFA Peeling nasıl uygulanıyor?

En az 6 hafta bir uzman denetiminde AFA Gel seansı uygulanıyor. Seanslar haftada bir ya da iki haftada bir kez uygulanıyor. Kür tamamlandığında uzmanın önereceği ürünler evde kullanılıyor. Bu uygulama istenirse 6 ayda bir tekrar edilebilir.

Cilt lekeleri ve akne izleri için doğal reçeteler
* Yumurta akı ve rendelenmiş limon kabuğu krem kıvamına gelinceye kadar karıştırılarak yoğrulur. Hazırlanan krem, banyodan bir saat önce masaj yapılarak cilde sürülür.

* Elma suyu, limon suyu ile karıştırılır. Hazırlanan bu karışıma zeytinyağı ve süt ilâve edilerek kaynatılır. Elde edilen pomat soğuduktan sonra cilde masaj yapılarak sürülür.

* Rendelenen havuçtan elde edilen su, killi toprak ile karıştırılır. Hazırlanan bu karışıma zeytinyağı ilave edilerek sürülecek kıvama gelinceye kadar yoğrulur. Bu merhemden tedavi süresince, günaşırı lekeli cilde sürülür.

* Bir kaba yarı yarıya sulandırılmış elma sirkesi koyup kaynatın. Daha sonra bu su ile yüzünüze buhar banyosu yapın. Ayrıca yarı yarıya sulandırılmış elma sirkesi ile yüzünüzü 3-4 günde bir silebilirsiniz.


Çilek sirkesi, sağlık ve güzelliğin adresi!

Tatlı kırmızı renkli, siyah benekli çilek, ilkbahar ve yaz mevsimin en tatlı meyvelerinden. Çileğin faydalarını, bu tatlı meyveden sirke yapıldığını ve bu sirkenin şifa kaynağı olduğunu biliyor musunuz? Gelin hep birlikte çilek sirkesi yapalım. Hem de doğalından!

Evde sirke yapmayı denediniz mi? Piyasada satılan fabrikasyon sirkelerden aradığımız tadı bulamayınca eskiden anneannelerimizin yaptığı usulleri araştırarak başlıyoruz sirke yapmaya.

Öncelikle bahçesi olan ve bahçede çilek yetiştirenler çok şanslı, ama pazardan ya da marketten alacaklar doğal olmasına özen göstermeli. Doğal çilekler irili ufaklı, küçük veya orta boylu oluyor! Çok büyük, şekli bozuk, hormonlu çileklerden tüketmemeye özen göstermeli.

Çilek sirkesi nasıl yapılır?
Çilekleri alıp yıkıyoruz, küçük saplarını ayıklıyoruz, biraz eziyoruz, cam bir kavanoza koyuyoruz, mayalanmaya yardımcı olması için, ortalama 2kg. çilek için, iki yemek kaşığı kadar (GDO) içermeyen toz şekeri koyuyoruz, 250 ml. su ilave edip karıştırıyoruz, hava almasını sağlamak için üzerine bir tülbent bez bağlayıp, kapak kapatmadan, mayalanmaya bırakıyoruz.

Ortalama on gün sonra mayalanma başlıyor ve ilk süzme işlemini gerçekleştiriyoruz.
Tekrar üzerine tülbent bağlayıp, kırk gün kadar devam edeceğimiz bekleme süresinde, on günde bir süzme işlemini tekrar ediyoruz.

Asitleşme başlayıp, sirke tadı ortaya çıkınca koyu renkli bir şişeye süzerek dolduruyoruz. Sirkemiz hazır. Serin ve kuru bir yerde muhafaza edilmesi önerilir.

Doğal fermantasyon yöntemiyle yapılan “balsamik” adı verilen bu tür sirkeler durdukça değerleniyor. Ev yapımı sirkenin tadını, yapay asit içeren sirke ile karşılaştırdığınız zaman, gerçek sirkenin ne olduğunu ve doğallığın kıymetini bir kez daha anlıyorsunuz.
Afiyet olsun…

Nerelerde kullanılır?
Çorbalarda, salatalarda rahatlıkla ve güvenle kullanabilirsiniz. Deneyince hazmı kolaylaştırdığını göreceksiniz!
Hanımlar doğal cilt güzellik maskelerinde, gençler akne ve sivilce üzerine, beyler tıraştan tahriş olmuş ciltlerinde pamuğa damlatıp kompres yaparak kullanabilirler. Aynı zamanda cildi nemlendirerek kırışıklıkların giderilmesine de yardımcı oluyor.

Çilek vitamin deposu
A, B, C, E vitaminleri, folik asit, fosfor, kalsiyum, potasyum, magnezyum mineralleri içeriyor. Tatlı meyve çilekte karbonhidrat ve protein de bulunuyor.

Virüsleri öldürüyor!
Çilek, bedenimize sızmış olan bazı virüsler için öldürücü etkiler taşır; bunlar arasında çocuk felci (polyomiyelit), bazı ağız ve deri yaralarını oluşturan virüsler sayılabilir. Ayrıca geleneksel olarak halk hekimliğinde çileğin akneye (sivilcelere) iyi geldiği kabul edilir.

Kansere karşı koruyucu olduğu, son zamanlarda yapılan araştırmalar sonucu kabul görmektedir.
İdrar söktürücüdür. Ayrıca romatizma ve gut hastalığı yangılarını azaltıcı etkileri bulunur.

www.iyibilgi.com özel Nihal Doğan




KIŞ BAKIMININ PÜF NOKTALARI

Cildimiz ve saçımız yaz-kış demeden her zaman korunmaya ihtiyaç duyar! Özellikle yüzümüz, boynumuz ve ellerimiz... Kışın soğuğu, rüzgarı, hava kirliliği, düşük nem, kapalı ortamlarda yaşama zorunluluğu; sivilce, sedef, egzama gibi cilt hastalıklarına yakalanma riskini arttırıyor. Dolayısıyla, kış aylarında cildimize daha çok özen göstermemiz gerekiyor. Nasıl mı?..

Cildimiz ve saçımızın her mevsimde korunmaya ihtiyacı var. Özellikle yüz, boyun ve ellerimiz çevreden gelen olumsuz etkilere daha fazla maruz kalıyor. Bu nedenle onlara çok iyi bakmamız ve korumamız gerekiyor.
Kışın görülen soğuk, rüzgar, hava kirliliği, düşük nem, kapalı ortamlarda yaşama zorunluluğu gibi zorlayıcı şartlar sivilce, sedef, egzama gibi cilt hastalıklarında da artışa neden oluyor. Soğuk hava ve düşük nem cildi kurutarak çatlamasına ve kepeklenmesine ve cildin çabuk yaşlanmasına neden olabilir.

İLLE DE SU!
Kışın en büyük ihtiyacımız nem ve temiz hava. Bu olumsuzluklara karşı cildimizi nemlendirmek için tedbir almalıyız. İşte alınacak önlemlerden bazıları;
* Günde en az 2 litre su için.
* Soğuk, yağışlı ve rüzgarlı günlerde cildi korumak için elinizden geldiği kadar örtünün.
* Aşırı sıcak su ile yıkanmayın.
* Elektrikli battaniye içinde uyumayın.
* Evde ve iş yerinde buhar makinesi çalıştırın. .
* Kalorifer üzerinde ıslak havlular veya sobanın üzerinde bir çaydanlık su kaynatarak odanın nemini arttırın.
* Benzer etkiler saçlarda da görüldüğünden, kışın dışarıya çıkarken yüz, dudaklar gibi soğuğa maruz kalan yerlerin iyice kremle korunması gerekiyor.
* Rüzgarın hızı yüksek, sıcaklık düşük ve cilt korumasız ise birkaç dakikada donabilir.
* Soğuk havadan korunmak için yünlü giysileri tercih edin.
* Ani sıcaklık değişikliklerinden korunmak için, tek kat kalın giysi yerine, iki üç kat giysi giymeye özen gösterin.
* Kapalı mekanlarda kalın giysileriniz yüzünden terlemeniz durumunda, ıslak giysilerinizi kurularla değiştirin.

KIŞ KOZMETİĞİNDE NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
* Kış boyunca daha besleyici, daha güçlü kozmetikler ve kremler kullanılmalı. Cildiniz ister kuru, ister yağlı olsun onu nemlendirmeyi ihmal etmeyin! Ve yaz-kış mutlaka güneşten koruyucu bir ürünü de nemlendiricinizin üzerine sürün.
* İçinde A,C,E vitaminleri gibi antioksidanlar, bal, aleo vera ve meyve asitleri bulunan onarıcı bakım ürünleri kullanılmalı.
* Cildi besleyici maskeler ile canlandırmak da, kış bakımında önemli faktörlerden biri… Özellikle bal, avokado, süt kayısı yağı, kivi, muz gibi malzemelerden yapılan maskeler, cildin hem nemini dengeler, hem de besler.
* Temizleyici olarak jel yerine, daha yoğun nemlendiren temizleyici ürünleri tercih edin.
* Cilt tipiniz kuru ya da hassas ise; solaryumdan uzak durmanız cilt sağlığınız için önemli!

SOĞUK NELERE YOL AÇIYOR?
Soğuk hava ciltte yol açtığı tahribatların yanı sıra, çeşitli cilt hastalıkları bulunan insanlarda daha büyük sorunlara yol açıyor; sedef, egzama gibi hastalıklar alevleniyor. Damar, bağ doku ve skleroderma hastaları soğuk havadan daha çok etkileniyor.

Soğuk hava ile birlikte özellikle parmak uçlarında büzülme, damarlarda sıkışma meydana geliyor. Bu sıkışma ile birlikte parmak uçlarında ülserler oluşabilir ve şiddetli ağrılar yaşanır. Soğuk havaya karşı daha fazla korunmak bu yüzden önemlidir.

Dudaklarımız şüphesiz soğuk ve rüzgardan en çok etkilenen bölgelerin başında geliyor. Dudak derisi hassas olduğundan çatlak ve deri dökülmesi gibi sorunlar daha sık yaşanıyor. Dudaklar için özel üretilen koruyucu kremlerden kullanılması, çatlak ve deri soyulmaları için alınabilecek önlemlerden biridir.

Soğuk hava ve rüzgar sizi beklenenden çok etkiliyor ve daha ciddi rahatsızlıklara sebep oluyorsa, vakit geçirmeden bir dermatoloğa gitmelisiniz. Uzmanınızın size daha kişisel ve tıbbi ürünler sunacağını ve bunun daha sağlıklı olacağını unutmayın!

Kışın gelmesiyle birlikte soğukların etkisini cildimizde de görüyoruz. Özellikle cildin kuruması karşılaşılan en büyük problem. Yüzümüz haricinde ayaklarımız, boynumuz, ellerimiz ve dudaklarımızın da kışın bakımına özen göstermeliyiz.

Kış boyunca kuru cilt, masaj ile eski ışıltısına kavuşur. Ellerinize, mutlaka el losyonu ile masaj yapın. Ciltteki kuruluk zeytinyağı, hardal yağı ve badem yağı ile yapılacak masaj ile giderilir. Kış boyunca size yardımcı olacak bazı bakım önerileri:
Pürüzsüz Cilt: Cildinizin kışın da pürüzsüz olmasını istiyorsanız, işte size bir reçete. Hardal yağı, zeytin ve susam yağı karıştırılır ve tüm vücuda sürülür. Cildinizin bebek gibi olduğunu göreceksiniz.

Saç Bakımı
Soğuk rüzgarlar saçlarınıza zarar vermeden saçlarınıza özel bakım uygulamayı ihmal etmeyin.

Dudak Bakımı
Dudaklarınız, kışın normalden çok daha fazla kurup çatlar. Güzel bir dudak balmi ile korumalısınız. Dudaklarınızı yalamaktan ve yemekten kaçınmalısınız

Tırnak Bakımı
Belli aralıklarla tırnaklarınıza tırnak yağı sürün. Tırnaklarınız zayıfsa, kolay kırılıyorsa problem az su içmeniz ile ilgili olabilir. Çoğu insan yeterli miktarda su içmemektedir.

Kuru Bacaklar
Her banyodan sonra bacaklarınıza mutlaka nemlendirici losyon sürmelisiniz. Kışın ayaklarınızı yumuşak tutmak için gliserin içeren bir losyon uygulayın. Kışın çok sıcak su ile duş almak cildiniz için çok zararlıdır. Cildinizdeki doğal yağların yok olmasına neden olur.

Güneş Koruyucu ve Kış
Kışın güneş koruyucu kullanmak en az yazın olduğu kadar önemlidir. Kulaklarınızı da unutmamalısınız.

Elleriniz

Çok sert sabunlar kullanmanız ellerinizdeki nemi yok edeceği için kurumalarına neden olur. Hatta çatlamalrına bile neden olur. Sabun yerine krem yapıda el sabunları kullanmayı deneyin.

Göz Çevresi Bakımı
Kış boyunca mutlaka göz çevrenizi korumak amaçlı güzel bir göz çevresi kremi kullanın.

kış için doğal güzellik reçeteleri

Balık, ceviz, soya, su...
Cildin yaşlanmasını önlemek için öncelikle beslenme alışkanlığınızın balık, sebze ve su ağırlıklı olmasına dikkat etmelisiniz. Günde en az 1.5 litre su için. Bunun yanı sıra E ve C vitaminli meyve ve sebze sularını bol bol içebilirsiniz. Cildin dış etkenlere karşı savunma gücünü artıran balığı haftada üç kez yemeye özen gösterin. Posalı yiyeceklerle (soya, fasulye, bezelye gibi) cildinizin yaşlanmasını durdurun. Soya, içeriğindeki doğal östrojen sayesinde cildin her dem genç kalmasını sağlıyor. Omega 6 içeren ceviz, fındık, badem ve ay çekirdeği cildi nemlendirip besliyor ve yaşlanmayı geciktiriyor.

Konserve yiyecek ve şarküteri ürünlerinden uzak durun. Sigara içmeyin.
Bu arada kil, bal ve sirkeyi kış güzelliğiniz için mutfağınızdan eksik etmeyin. Kili baharatçıdan ya da doğal ürünler satan dükkânlardan temin edebilirsiniz.

Sirke ile güzellik kürü
Sirke, cildin dış yüzeyini ölü hücrelerden arındırıp elastiki liflerin üretimini artırıyor. Soğuk hava nedeniyle yıpranan cilde esneklik ve yumuşaklık kazandırıyor. 30'lu yaşlardan sonra cilt hücrelerinde yenilenme işlevi yavaşlamaya başlıyor ve cilt, elastikiyetini kaybedip kırışıklıklara davetiye çıkarıyor.

Derinlemesine temizlik
7-8 damla sirkeyi yarım çay bardağı tatlı badem yağı veya zeytinyağına ilave edip karıştırın. Akşamları yatmadan önce 1 ay boyunca haftada birkaç kez cildinize sürün. Antioksidan etkili bu sirkeli karışım hücreleri koruyor.

Aknelere karşı tonik
Küçük bir şişeyi gül yapraklarıyla doldurun. Üzerini örtecek kadar sıcak su doldurun. Ağzını kapatıp 2 gün bekletin. Süzüp 1 kahve fincanı sirke ilave edip karıştırın. Bir parça pamuğu karışıma batırıp cildinize yedirerek sürün. Kuruyuncaya kadar birkaç dakika bekleyin. Ilık suyla durulayın.

Kil ile güzellik kürü
Kış aylarında cildinizi haftada bir uygulayacağınız besleyici killi maskelerle koruyun. Kil, cilt kızarıklığını giderip cilde pürüzsüzlük kazandırıyor.

Besleyici maske
Kil zengin içeriği ile cildi besliyor. Kil maskesi için 1 avuç kili 2 çorba kaşığı ılık su ve birkaç damla zeytinyağı ile sulandırıp, göz çevresi hariç tüm yüzünüze ve boynunuza sürün. Eğer cildiniz yağlı ise karışıma birkaç damla limon suyu ilave edin. Eğer kuru ise bir tatlı kaşığı bal ekleyip karıştırın. 5 dakika bekleyip ılık su ile durulayın.


Boyunda çizgi oluşumunu önleme

İhmal edildiği taktirde, yoğunlaşan yaşlanma izlerini hemen yansıtır. Boyun güzelliği bir cilde bağlı olduğu kadar, uygulanan bakıma da bağlıdır. İşte bu uygulamalardan bazıları:

1-Bakış açınız, boynunuzu düzgün tutmanıza yardımcı olabilir. Mümkün olan en geniş alanı görecek ve vücutla dik açı oluşturacak şekilde bakın.

2- Boynunuzu omuzlarınız arasına gömmekten veya çenenizin altına sıkıştırmaktan kaçının. Bu hareketlerin cezası, erken kırışık oluşumudur.

3-Boynunuzu uyurken de düz tutabilmek için, alçak bir yastık kullanmak en iyisidir.

4-Yüzünüzle beraber boynunuzu da nemlendirmeniz ve beslemeniz gerektiğini unutmayın. Hatta, boynunuza daha fazla özen göstermelisiniz. Bu bölge, terleme ile kolayca tahriş olur.

5- Günboyunca, boynunuzu ileri doğru uzatıp germek ve başınızı soldan sağa ve sadan sola döndürmek gibi basit egzersizler yapın.

6-Esnek ve gergin bir boyuna kavuşmak için yapabileceğiniz spor ise yüzme.

7-Boyun deriniz sarkmaya ya da bu kısımda çizgiler belirmeye başlamışsa, fularla gizlemenize gerek yok. Özel bir bakım uygulayın yeter.

·Temizleme sütü ya da nötr sabun yardımı ile temizleyin.

·Sofratuzu ve zeytinyağı ile hazırlayacağınız bir karışımla peeling uygulayın

·Besleyici ve güçlendirici bir maske uygulayın.

·15 dakika sonra, cildi temizleyin ve fazla hırpalamadan, nazik hariketlerle masaj yapın. Aşağıdan yukarı ve yukarıdan aşağı doğru parmaklarınızla hafif hafif vurun ve işaret parmaklarınızı sırayla çene altına kaydırın.

Bir kadının yaşını belli eden bölümlerin başında gelir boyun. Son derece hassas bir yapıya sahip olduğu için de büyük özen ister. Güzel bir boyuna sahip olmak için, biraz vakit ayırmak, biraz da özen göstermek yeterli...
Yaz aylarının gelmesi ile birlikte, tüm kış üzerimizde bir yük gibi taşıdığımız giysilerden de kurtulduk. Tiril tiril yazlıklar, ince askılı bluzlar sokakları süslemeye başladı. Belki de boğazlı kazakların altında hiç önemsemediğimiz boynumuz da, yeniden gün ışığına kavuştu. Peki acaba nasıl görünüyor? Ona gerekli özeni ve bakımı yaptık mı? Evet, kozmetik dünyasının bizlere sunduğu binbir çeşit ürün arasında karar vermeye çalışırken, hiç aklımıza gelmeyen boynumuz da aslında güzelliğimizin bir parçası ve bakımı gerçekten hak ediyor...

Özellikle yaş ilerledikçe, kendisine hor davranılmasının acısını çıkarırcasına kötü bir görünüme bürünür boyunlar. Fakat önlemi baştan almak ve ilerde "keşke" dememek için boyun bakımına zaman ayırmakta fayda var...

Asla kurumamalı
Dış etkenlere karşı yüzümüzden daha dayanıksız olan boyun bölgesindeki kasların, canlılığını korumaya dikkat etmek gerekiyor. Özellikle boyun derisi asla kurumamalı. Boyun bakımı için hazırlanmış kremler, dokuları beslediği gibi, aynı zamanda ölü hücreleri de yok eder. Ayrıca kırışıklıkların oluşumuna da engel olurlar.

Boyun derisi son derece yumuşak ve yağ açısından da fakirdir. Gergin kalması için, bu bölgedeki kaslar iyi çalışmalı, aksi takdirde boyunda yatay çizgiler oluşur.

Gece yatmadan önce boyun bölgenize önce tonik ardından da besleyici bir krem uygulamalısınız. Bu krem, cildin yorgunluğunu giderir. Bu işlemin ardından da boynunuza masaj yapabilirsiniz.

Masaj yaparken elinizle boynunuza daireler çizebilirsiniz. Bu hareketi boğazdan enseye doğru yapın. Sağ eliniz sol, sol eliniz ise sağ tarafta olmalı. Önce kırışıklıkları parmak ucunuzla ovuşturun. Daha sonra da yüzün alt çevresini baş ve orta parmaklarla hafifçe sıkıştırın. Elinizin ters kısmını kullanıp çenenin altına vurarak da masajı tamamlayın.

Derinin üzeri sürekli olarak yenilenir. Bu bölgenin fırçalanması deriye esneklik kazandırır. Fakat kullandığınız fırçanın kılları naylon değil, tamamen bitkisel olmalıdır. Fırçalama işleminin bir faydası da, kan dolaşımını arttırması ve daha sonra sürülecek maddelerin deri altına sızmasını sağlamasıdır.

Losyon kullanın
Canlılığını kaybetmiş dokular için gerekli şeylerin başında ise, uyarıcı losyonlar gelir. Bazı bitki özleri kan dolaşımını rahatlatıcı özelliklere sahiptirler. Losyonların deriye işlemesi ise, esnek saplı ve ucuna pamuk sarılmış bir fırçayla olabilir.

Boynunuzun en büyük düşmanları arasında, içinde bergamut bulunan losyon ve kolonyalar gelir. Nedeni ise, bergamutun alkolle karıştığı zaman boyunda lekeler meydana getirmesidir.

Boynu uzun süre güneşte tutmak da son derece zararlıdır. Eğer tatilde iseniz, mutlaka boyun derisini güneşten koruyacak bir krem kullanmalısınız. Hatta güneş altında kaldığınız sürece bu kremi birkaç kez sürmenizde de fayda var.

Boyuna özel jimnastik
Boyun için jimnastik önemlidir. Fakat ters hareketler son derece zararlı sonuçlara varabilir. Biz de bunun için sizlere kolay, fakat faydalı birkaç öneri veriyoruz.

Başınızı önce öne doğru eğin. Sonra yavaşça sağa ve sola çevirin. Bu hareketi 10 defa tekrarlayın. Birkaç saniye dinlenip, bu defa da tersten tekrarlayın.

Başınızı arkaya doğru atarak ve boyun kaslarını gergin tutarak, dairesel bir hareket yapın. Bunu da 10 defa tekrarlayın.

Yere oturun ve bacaklarınızı göğsünüze değecek şekilde kıvırın. Başınızı öne doğru eğin ve boyun kaslarınızı yukarı doğru kaldırarak, omuzlarınızı kaldırmadan ve gevşek tutarak başınızı yukarı doğru hafifçe kaldırın. Ardından başınızı geriye sarkıtın ve biraz bekleyin. Bu arada ağzınızı aralayıp kapatın. Son olarak ise başınızı, yine boyun kaslarınızı gererek düzeltin. Böylece, başınızı çalışırken öne doğru dik tutmanın yarattığı deri, kas gevşemesi ve sarkma yok olmuş olur. Bu hareketi de 10 defa tekrarlayın.



Mutfağınızı güçlendirmenin sırları
Mutfağınız ne kadar sağlıkysa vücut ve ruh sağlığınız da o kadar sağlıklıdır. İşte güçlü ve sağlıklı bir mutfağın sırları...

Ailenizde kanser riski varsa sofranızdan brokoli ve domatesi eksik etmeyin.Lahana ailesinin bir üyesi ve karnabaharla yakından akraba olan brokoli önemli anti kanser etkisi olan sulforafan ve indol fitobesinlerini içeriyor. Brokoli ve domates ayrı ayrı kansere karşı etkinliği tanınmış iki sebze ancak ikisinin günlük diyette beraber tüketimi prostat kanserine karşı daha da etkin. Brokoli ve domatesi beraber tüketmeye gayret edin. Brokolideki fitobesinler çok daha derin bir seviyede detoksta görev alan enzimlerin üretimini artırması sinyalini veriyor. Kansere karşı hücre hasarına karşı bedenimizi koruyor.


DOMATESLİ BROKOLİ
Malzemeler:
250 gr brokoli (az su veya buharda haşlanmış)
3 adet domates
Yarım su bardağı lor peyniri
1-2adet kuru soğan
2 yemek kaşığı sıvıyağ
2 diş sarımsak
Maydanoz
Az tuz

Hazırlanışı:
Tencereye yağı, soğanı, sarımsağı, tuzu koyup çok kavurmadan yumuşatın domatesleri küp küp ilave edip pişirin. Az pişmiş brokoliyi sotelediğiniz domatese ilave edin. Lor peynirini ekleyin 180 derecelik fırında üzeri kızarana kadar pişirin, Mayda-nozla süsleyip sıcak olarak servis yapabilirsiniz.

Kalp hastalığı için kuşkonmaz mükemmel seçim
Kuşkonmazda yüksek miktarda bulunan folat sağlıklı bir kardiyovasküler sistem için çok önemlidir. Folat seviyesi düşük olunca kalp hastalıkları riski önemli ölçüde artar. Bir porsiyon kuşkonmazda günlük folat ihtiyacının yüzde 66’sı bulunur. Kuşkonmaz ayrıca potasyum açısından da zengin bir kaynaktır ve sodyum içeriği oldukça düşüktür. Mineral profili içerdiği aktif amino asitle birleşince diüretik bir etki oluşturur.

Hamile kalmayı düşünenler de bolca kuşkonmaz yemeli
Özellikle hamile kalmayı düşünüyorsanız veya hamileliğin erken safhalarındaysanız kuşkonmazı öğünlerinize eklediğinize emin olun. Çünkü içerdiği folat hücrelerin düzgün bölünmesi için gereklidir. Folat olmazsa fetüsün sinir sistemi hücreleri düzgün şekilde bölünmez. Hamilelikte yetersiz folat tüketiminin çeşitli doğuştan sakatlıklara yol açtığı belirlenmiştir. Kuşkonmaz K vitamini, B vitamini (folat), C vitamini ve A vitamini açısından oldukça zengindir. Kuşkonmazda ayrıca folat dışında da B1, B2, B3 ve B6 B vitaminleri bulunur. Kuşkonmaz lif, manganez, bakır, fosfor, potasyum ve protein için iyi bir kaynaktır.

Bulgur posa ve lif açısından çok zengindir
Bulgur, kandaki yağları düşürücü yönü olduğu bilinen posa / lif bakımından oldukça zengin bir gıdadır. Karbonhidrat değeri düşük, protein değeri yüksektir. Ayrıca bulgurda bulunan B1 vitaminleri, sinir ve sindirim sisteminde önemli rol oynamaktadır. Yüksek mineral ve selülozdan dolayı kabızlığı engeller ve bağırsak kanserini önler. Pişirme işlemi esnasında tanenin ruşeymin kısmında bulunan besin maddeleri tane içerisine nüfuz ettiğinden besin değeri beyaz un ile yapılan diğer ürünlerden daha yüksektir. Glisemik endeksinin düşük olması sebebiyle, bulgur uzun süre tok tutar, kana yavaş karıştığı içinde diyetlerde kullanılabilecek bir üründür.

BULGURLU PIRASA
Malzemeler:
1 kg pırasa
2 orta boy havuç
1 orta boy soğan
2 yemek kaşığı zeytinyağı
1 su bardağı su
1/2 tatlı kaşığı tuz
3 yemek kaşığı bulgur

Hazırlanışı:
Pırasanın yeşil kısımları ayrılarak, çapraz şekilde kesilir. Soğanlar ve havuçlar yemeklik olacak şekilde doğranır. Soğan ve havuç yağ ile 2 dakika sote edilir. pırasa da ilave edildikten sonra su, tuz, limon suyu eklenerek yarım saat ağır ateşte pişirilir. Yıkanmış olan bulgurda ilave edilerek 10 dakika daha pişirilir.

Anti kanserojen etkisiyle karnabahar
Karnabahar lif içeriği yüksek ve düşük kalorilidir. 100 gramında; 27 kalori içerir. 124 gram karnabahar günlük C vitamini ihtiyacının yüzde 91,5’ini, folatın yüzde 13,6’sını ve diyet lifinin de yüzde 13,4’ünü karşılamaktadır.
İçeriğindeki indol, bioflavonaid ve diğer maddeleri ile anti kanserojen etki göstermektedir. Prostat, kolorektal ve akciğer kanseri risklerini azaltmaktadır. Pişirmelerle birlikte folatın yüzde 20’si kaybolur.
Uzun süre pişirilmesi lapalaşmasına neden olur, ayrıca kükürtlü bileşenlerini dışarıya bıraktığından istenmeyen koku ve acı bir tat oluşur.
Tüm lahana grubundaki besinler gibi karnabahar da enzimlerin aktivitelerini artırarak, kanserojen maddeleri yok eder.
Özellikle içerdiği sulforapan ve izotiyosiyanat ile karaciğer aktivitesini artırıp toksik maddelerin vücuttan atılmasını sağlar.

Karnabahar salatası
Hazırlanışı:
Buharda haşladığınız karnabahar üzerine zeytinyağı, limon ve hardal ile sos hazırlayın. Bu salata et yemeklerinin yanında harika bir garnitür olacaktır...

Iktidar hormonu Testosteron

Testosteron erkekte ve kadında cinsel davranışları yönetir. Cinsel arzunun temel belirleyicisidir. Testosteronun erkeklerin yaşamına etkisi cinsellikle sınırlı da değildir.
Erkeğin rekabet, mücadele, hatta şiddet ve saldırganlık eğilimlerini testosteron belirliyor. Bu açıdan bakıldığında testosteron erkeğin "savaş hormonu" gibidir. Testosteronun azlığı veya fazlalığı bazı erkeğin karakterini bile belirleyebiliyor. Yüksek testosteronlu erkekler, düşük testosteronlu olanlara oranla evliliği daha güç yürütüyor. İşin ilginç yanı, evlenince testosteron seviyesi düşüyor.

SAĞLIK sorunlarını tartıştığımız hastamın sorusu önemliydi: "Bizi genlerimiz mi yönetiyor?.." Bu sorunun cevabı "Evet"tir. Bizi genlerimiz yönetir. Üstelik onlar bizim istediklerimizi de dikkate alan "uyumlu yöneticiler" değil, "diktatörler"dir. Ellerinde yazılı bir yönetmelik vardır ve onu eksiksiz uygulamaya çalışırlar. O, "yazılı yönetmelik" siz doğarken elinize tutuşturulan "gen haritanız"dır. Bu harita DNA’nıza işlenmiştir. "Genlerimiz bu işi nasıl başarıyor?" Bu sorunun yanıtı "hücrelerinize ürettirdikleri protein yapısındaki bazı maddelerle"dir. Genler hücrelere verdikleri talimatlarla hormonlar, enzimler gibi "iş bitirici aracı kimyasallar" üretirler. Genlerin verdiği talimatları gerçekleştiren işte bu aracılardır.

SEKS, ŞEHVET VE GÜÇ


Testosteron hormonu da bu kimyasal aracılardan biridir. Testosteron erkekte ve kadında cinsel davranışları yönetir. Cinsel arzunun temel belirleyicisidir. Testosteronun erkeklerin yaşamına etkisi cinsellikle sınırlı da değildir. Bir yazara göre testosteron erkekte "seksi, şehveti ve gücü" temsil ediyor. Erkeğin rekabet, mücadele, hatta şiddet ve saldırganlık eğilimlerini testosteron belirliyor. Bu açıdan bakıldığında testosteron erkeğin "savaş hormonu" gibidir. Doğası gereği bu hormon sinirli ve asabidir. Bazı ruhbilimcilerine göre "testosteron biraz da anti-depresandır." Erkekte testosteron üretimi, başarıyı etkilemese bile başarıdan etkilenir. "Kazanınca artar, kaybedince azalır." Yükselince artar, düşünce azalır.

ÜRETİMİNİ NE ETKİLİYOR

Bazılarına göre testosteron sadece güçten, kuvvetten değil daha pek çok şeyden etkilenir. Mevsimlerden, ısıdan, uykudan, korkudan, stresten nem kapar!.. Korku, endişe, kararsızlık ve hele stres, testosteronun en önemli düşmanlarıdır. Stres arttıkça ve kronikleştikçe testosteron üretimi dibe vurur.

Testosteron, "spontan seks"ten müthiş etkilenir. Bir bakış, bir yürüyüş, kadın vücudunun bazı noktaları, ama en az noktalar kadar "kadınsı doğal tavırlar" testosteron üretimini derinden etkiliyor.

Testosteronun üretimini etkileyen önemli bir koşul da rekabettir. Cinsel, sosyal veya iş ile ilgili rekabetten testosteron müthiş etkileniyor. Rekabet arttıkça testosteron üretimi de artıyor.

Testosteron üretiminin mevsimlerle de ilgisi var. Ekim ayı ve sonrasında artan üretim, nisan başlarından itibaren azalıyor. Testosteron üretimi sabahları en fazla iken akşama doğru yavaş yavaş düşüyor. Cinsel isteksizlik yaşayan erkeklerin sabah saatlerini sorunsuz atlatmaları (!) bununla ilgili olabilir.

Testosteronun azlığı veya fazlalığı bazı erkeğin karakterini bile belirleyebiliyor. Yüksek testosteronlu erkekler, düşük testosteronlu olanlara oranla evliliği daha güç yürütüyor. Yüksek testosteronun erkekleri evlilik dışı ilişkilerle yönlendirme olasılığı artıyor. Ne yazık ki testosteron yüksekliği olan erkeklerde eşlere şiddet kullanma eğilimleri de yükseliyor. Yüksek testosterona sahip erkeklerin eşlerini terk etme olasılıkları da daha fazla.

Testosteron erkekte sadece cinsel arzuyu etkilemiyor. Daha pek çok marifetleri var: Kalbi koruyor, göbek ve karın bölgesindeki yağları eritiyor, kas yapıyor, kaslara güç veriyor. Testosteron beden gücünü arttırıp, bağışıklığı destekliyor. Hem depresyonla hem de hırçınlıkla mücadeleye yardımcı oluyor. Düşük testosteronlu erkekler daha mızmız, daha alıngan, daha sinirli olabiliyor. Testosteron erkeği genç, güçlü ve iktidarlı tutuyor.

SINATRA VE BEATLES

Erkekleri "yüksek testosteronlu" ve "düşük testosteronlu" diye ayıranlar bile var. Düşük ve yüksek testosteronlu erkeklerin dünyaya bakışlarının farklı olduğunu ileri süren uzmanların sayısı oldukça fazla. "I did it my way" diyen Frank Sinatra ile "I get by with a little help from my friends" şarkısını söyleyen Beatles grubu üyelerinin arasındaki farkı testosteron seviyesi farkına bağlayanlar bile var! Onlara göre "Her şeyi isteğim gibi yaptım" diyebilen Frank Sinatra ile uzlaşmacı Beatles üyeleri arasında ciddi bir testosteron farklılığı olmalıdır.

Testosteron seviyesinin mesleklerle de ilişkili olduğunu ileri sürenler var. İşleri gereği "yardım etmek ve hoş görmek" durumunda olan din adamlarında veya "düzenlemek, tasnif etmek" ile meşgul kütüphanecilerde testosteron seviyeleri çok yüksek değil. Buna karşılık iktidara odaklı politikacılarda, yıldız olmaya kararlı sanatçılarda testosteron daha yüksek bulunabiliyor. Testosteronu yüksek bir politikacı iktidarı kaybedince, testosteronunu da bir miktar kaybediyor. Şampiyonluğa oynayan takımların sporcularında küme düşme hattındaki oyunculara oranla testosteronun daha fazla olabileceği belirtiliyor. Kısacası testosteron statü ve iktidarla da çok ilişkili.

BİR TEST

Testosteronunuz düşük mü?
"Testosteron seviyemizin düştüğünü nasıl anlayacağız?" sorusuna daha doğru bir yanıt verebilmek için aşağıdaki soruları doğru ve samimi olarak yanıtlamanız gerekiyor.

Cinsel isteğinizde azalma var mı?
Enerji eksikliği, halsizlik, yorgunluk, bitkinlik hissediyor musunuz?

Güç ve/veya dayanıklılığınızda azalma oldu mu?

Boyunuz kısaldı mı?

Hayattan daha az zevk almaya başladığınızı düşünüyor musunuz?

Üzüntülü, hüzünlü, depresif, endişeli, aksi, hırçın, çabuk sinirlenen biri haline mi geldiniz?
Sertleşme sorunu yaşıyor musunuz?
Egzersiz performansınız azaldı mı?

Yemeklerden sonra uyukluyor musunuz?

İş performansınızda azalma var mı?

Eğer bir ve yedinci sorulara "evet" yanıtı verdiyseniz ya da yukarıdan on sorudan üçüne "evet" dediyseniz testosteron seviyenizin düşük olması mümkündür. Bu durumda testosteron seviyesinin ölçülmesi tavsiye ediliyor.

BİR ÖNERİ

Eksikse ne yapmalı?
"Testosteron eksikliği varsa ne yapmak lazım" sorusuna cevap olarak iki karşıt görüş var: Biri, "eksikliği hemen yerine koyalım, sorunu ilaçlarla yani testosteron ürünleriyle çözelim" görüşü. Diğeri, "acele etmeyelim, daha konservatif dayanalım" diyen görüş. Doğru olan, testosteron düşüklüğünün mevcudiyetine karar vermek, mümkünse nedenini belirlemek ve tedavi planını gerekiyorsa buna göre yapmaktır. Testosteron eksikliğini yerine koyma tedavisi uzmanlık gerektiren bir iştir. Dikkatsiz kullanıldığında bazı önemli yan etkiler ortaya çıkabilmektedir. Uygun hastada, uzman bir ürolog hekim tarafından yapıldığında bu tedavi cinsel güç kaybını telafi eder. Kemik ve kasları güçlendirici, yağlanmayı önler, depresyonu geciktirir, belleği korur. Yanlış uygulandığında karaciğer, kalp ve diğer organlarda telafisi güç sağlık sorunları yaratabilir.

Serbest testosteron düzeyine baktırın

Sadece testosteron seviyesini ölçmek de yetmiyor. Testosteronun kolesterol gibi iyisi, kötüsü yok ama "etkilisi, etkisizi" var. Kanda testosteron serbest halde veya proteine bağlanmış olarak bulunuyor. Proteine bağlanmış olan testosteronun ciddi bir hormonal etkisi yok. Faydalı olan, etkili olan, güçlü olan "serbest testosteron"dur. Kaslara güç, beyne enerji, ruha cinsel istek dolduran serbest testosterondur. Bu nedenle sadece total testosteronu ölçmek yetmiyor, gerektiğinde serbest testosteron seviyelerini de belirlemek gerekiyor.

Evli erkeklerde testosteron düşük

Evli erkeklerin testosteronu bekarlardan daha düşük bulunuyor! Bekar erkekler evlenince testosteronları düşüyor. Eşinden ayrılan erkeklerde testosteron yeniden artmaya başlıyor. Evlenen erkek baba olunca testosteronu biraz daha azalabiliyor. Eş arayan, flört eden erkeklerde testosteron artıyor. Testosteron yaş ilerledikçe azalıyor. Bu azalmanın bedensel ve ruhsal sonuçları var. Karın ve göbek çevresinde yağlanma, kas dokusunda azalma, kemikte kalsiyum kaybı testosteron azalmasının bedensel yansımalarıdır. Bu azalma ruhsal alanda kendini yorgunluk, uyku sorunları, depresyon ve sinirlilik, unutkanlık, dikkat kaybı gibi işaretlerle belli ediyor. Testosteron azalmasından mutlu olan erkeklerde var. Orta yaşlarla birlikte beliren "testosteron törpülenmesi" erkeği daha sakin, daha kabullenici, hoşgörülü biri haline getiriyor.

Göğüslerim sarkıyor!

Diri göğüslere sahip olmak için bu haberi okuyun...
Diri göğüslere sahip olmayı kim istemez? Üstelik bıçak altına yatıp, zahmet çekmeden... Fazla zaman harcamadan, yorulmadan, bütçenizi zorlamadan... Şöyle göğsünüzü gere gere şık body'ler, tiril tiril gömlekler giymek istiyorsanız, giydiklerinizin üzerinizde şık durması için diri göğüslere sahip olmalısınız. Yanlış duruş pozisyonu, bakımsızlık ve size uygun olmayan sutyen kullanımı sizi olduğu kadar göğüslerinizi de üzer... Peki başarılı bir göğüs bakımı nasıl olmalı? Peeling cildi pürüzsüzleştiriyor.
Yumuşak etkili bir vücut peelingi cildi pürüzsüzleştiriyor. Peelingin ardından göğüs dekolteniz pembe ve canlı bir görünüme kavuşuyor. Peeling kremini göğüs dekoltenize yayın ve yumuşak bir yüz fırçasıyla hafif masaj yaparak yedirin. Böylece yumuşak bir dokusu olan bu bölgenen yıpranmasını önlersiniz. Ardından ıslak ve yumuşak bir bezle peeling kalıntılarını temizleyin. Soğuk duş, kan dolaşımını hızlandırıyor
Göğüsleriniz ister küçük, isterse büyük olsun, önemli olan canlı görünmeleri. Diri göğüslere sahip olabilmek için, düzenli olarak soğuk su ile basınçlı duş yapın. Soğuk su ile yapılan dairesel masaj, dokuları sıkılaştırmaya, üst derinin elastikiyetini artırmaya ve zamansız gevşemesini önlemeye yardımcı oluyor. Sabahları duş telefonunun yardımıyla iki üç kez dairesel hareketler yaparak soğuk suyu göğüslerinizin üzerinde gezdirin. Ardından da güzelce kremleyin. Bu kremlerin içeriğindeki maddeler, bağ dokusunun sıkılaşmasını ve elastikiyetini güçlendiriyor.

Ampuller bağ dokusunu sıkılaştırıyor
Ampuller, özellikle stres, hamilelik, solaryum gibi nedenlerden dolayı yıpranan göğüslerde etkili oluyor. Bu ürünler, içindeki konsantre maddeleri ile göğsün bağ dokusunu sıkılaştırıyor.

Göğüs jimnastiği şart
Aslında göğüslerde hiç kas bulunmuyor. Göğüs, merkezde hacim veren yağ dokusu içine gömülmüş meme bezi ve biçimini veren deri örtüsünden oluşuyor. Tabii ki, jimnastikten beklediğimiz, göğsün biçimini ya da büyüklüğünü değiştirmesi değil. Ancak fiziksel aktivite, göğüs bölgesinde, memenin arka kısmında kalan ve ona destek olan kasları kuvvetlendiriyor. Bu yüzden diri göğüsler istiyorsanız, düzenli olarak egzersiz yapmayı ihmal etmeyin. Göğüs jimnastiği yaparken ellerinize birer ağırlık alın, dik durun ve kollarınızın üst kısmını vücudunuza iyice yapıştırın. Önce bir kolunuzu, sonra diğerini olmak üzere, elinizde bulunan ağırlıkla birlikte kollarınızı dirsekten kırarak yukarı kaldırın. Bu hareketleri, iki kolla da 20'şer defa olmak üzere her gün düzenli olarak yapın.

İkinci harekette tek ağırlık kullanın. İki elinizi birleştirerek kollarınızı başınızın üzerine doğru kaldırın. Ardından iki kolunuzu da dirseklerden kırarak, ensenize doğru uzatın.

Maske
Göğüslerinizdeki kırışıklıkları farkettiğinizde paniğe kapılmayın. Göğüslerinizle boynunuzun arasına her gün düzenli olarak uygulayacağınız göğüs maskeleri, bu kırışıklıkları giderecektir. Maskenin ardından göğüs bölgenizi nemli bir bezle örtmek maskenin içindeki maddelerin vücut tarafından emilmesini kolaylaştırır.

Masaj
Pürüzlü cilt, askılı bluzlarda kötü bir görünüm sergiler. Her gün fırçayla yapacağınız masajlar, cildinizin güzellik, canlı ve pürüzsüz görünmesini sağlar. Bu uygulamadan sonra mutlaka vücut yağı ya da vücut kremi sürmeyin ihmal etmeyin.

Diri göğüsler için bakım şart
Göğüs yapısında kas bulunmuyor ve bu yüzden son derece nazik organlar. Destek olarak, göğsü çevreleyen derinin elastikiyetinden yararlanılıyor. Ancak göğüsler her an yerçekimine maruz kaldığından, zamanla sarkma riskiyle karşı karşıya kalmaları kaçınılmaz. Gebelik, vücut ağırlığındaki ani değişiklikler ve arka kasların zayıflaması da bu riski artırıyor. İşte, bu olumsuz etkilerden dolayı göğüslerinizin sarkmasını ve göğüs derinizin deforme olmasını istemiyorsanız, bu bölge için özel olarak hazırlanmış bazı kozmetik ürünlerini düzenli olarak uygulamanız son derece önem taşıyor.

Sarımsak mucizesi!
Çiğ ya da pişirilmiş sarımsak tüketenlerde, mide, bağırsak, prostat, gırtlak ve meme kanserinin daha az görüldüğü bildirildi.
Yapısında bol miktarda su var

Amerikan Diyetetik Derneğinin Denizaşırı Ülkeler Türkiye Temsilcisi Diyetisyen Selahattin Dönmez, yaptığı açıklamada, sarımsağın yapısında bol miktarda su, şeker içeren karbonhidratlar, kükürt bileşikleri, protein, lif ve serbest amino asitler bulunduğunu belirtti.

Birçok hastalığın tedavisinde kullanılıyor
Sarımsağın ayrıca yüksek miktarda fosfor, potasyum, kükürt, çinko, orta miktarda selenyum, A ve C vitaminleri ile az miktarda da kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir, manganez ve B kompleks vitaminlerini içerdiğini belirten Dönmez, "Uygarlık tarihi boyunca sarımsağın tıp alanında özellikleri değerlendirilmiş ve birçok hastalığın tedavisi amacıyla kullanılmıştır" dedi.

Dönmez, sarımsağın bugün de atardamarları etkileyen hastalıklar, kanser, bağışıklık sistemi bozuklukları ve ağrılı eklem hastalıkları gibi birçok kronik hastalığın önlenmesi ve tedavisi amacıyla kullanıldığına işaret ederek, şunları söyledi:

"Sarımsağın en önemli biyokimyasal özelliklerinden biri, vücuttaki zehirli toksik maddeleri atmaya yardımcı olma (antioksidan) potansiyelidir. Sarımsağın bu özelliğinin, içinde bulunan organik kükürt bileşiklerinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Çiğ sarımsakta da antioksidan potansiyel vardır, ancak yüksek dozları kalp, karaciğer ve böbreğe toksik etkiler gösterebilmektedir."

Kansere etkisi
Diyetisyen Dönmez, sarımsağın, organizmada birçok işlevi olduğu gösterilen, insan vücudunda doğal olarak üretilen nitrik oksiti artırıcı etkisi olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: "Bu mekanizmalar sarımsağın damar sertliği ve hipertansiyon tedavisi ile koruyucu önlem rollerini açıklamaktadır. Sarımsağın çeşitli mekanizmalarla kanser yapıcı etkenleri engelleyebileceği, bağışıklık sisteminin baskılanmasını önleyerek de kansere karşı yararlı olabileceği bilinmektedir. Sarımsak yıllardır kardiyovasküler hastalıkların tedavisi için kullanılmaktadır."

Antioksidan özelliği...
Sarımsakta çok sayıda değişik insan bağışıklık sistemini güçlendiren ve hatta dengeli bir beslenmeyle alındığı takdirde çeşitli kanser risklerini azalttığı bilinen kimyevi madde (fitokimyasal) bileşiklerinin bulunduğunu belirten Dönmez, şunları kaydetti: "Sarımsağın özellikle antioksidan özellikleri kükürt bileşiklerinden başka içerdiği, özellikle meyve ve sebzelerde yaygın olarak bulunan renk maddelerinin bazılarından kaynaklanmaktadır.

Bu maddelerin diyetle alımı, koroner arter hastalığı ölüm riski ile ters yönde ilişkili bulunmuştur. Çalışmalar sarımsak tüketiminin artırılmasının, kanser görülme sıklığıyla yakın ilişkili olduğunu göstermiştir. Yapılan çalışmalar, çiğ ya da pişirilmiş sarımsak tüketimi ile mide, bağırsak, prostat, gırtlak ve meme kanseri arasında ters ilişki olduğu sonucunu göstermektedir.

Yapılan bilimsel çalışmalar ışığında, sarımsağın diyetle tüketiminin özendirilmesi ve önerilmesi, kanser ve kalp damar sistemi rahatsızlıkları gibi kronik hastalıklardan korunmada yararlı olacaktır. Sağlıklı beslenme programında tüm sebzeler ve meyveler gibi sarımsağın da yeri önemlidir. Her birey sarımsak tüketimine dikkat ederek, mutlaka bu ürünü beslenme alışkanlıkları içerisine yerleştirmelidir."

Egzersiz sonrası süt kas yapıyor!

Egzersiz yaptıktan sonra süt içilmesi, soya veya karbonhidratlı içeceklere göre kas yapımını daha fazla artırırken, daha çok yağ yakılmasını da sağlıyor.
Dünyada o kadar çok araştırma yapılıp yayımlanıyor ki çoğu zaman bunları yorumlamakta güçlük çekiyoruz. Bu yapılan araştırmalardan bazıları yayımlandıktan sonar onunla ilgili başka hiç bir şey duymuyoruz, kaybolup gidiyor. Bazısı ise toplumu o kadar çok ilgilendiriyor ki günlük yaşamımıza hemen giriveriyor, her yerde ondan bahsediliyor. Bazı araştırmalar ise yapıldıktan bir süre sonra tam tersini belirten bir araştırmayla tamamen kenara atılıyor. Benim önerim okuduğunuz haberleri veya araştırmaları hemen kabullenip, bunu hayatınızın vazgeçilmez kaidesi yapmayın.

Önce “Olabilir mi?” diye kendiniz bir tartın, soruşturun ve eğer uygulayacaksanız, gözü kapalı tek doğru buymuş gibi değil, yavaş yavaş hayatınıza sokup deneyerek uygulayın. Zaman zaman yazılarımda, okuduğum, bana ilginç gelen araştırmalara da yer vermek istiyorum. Bazıları hakikaten ilginç, işte bir kaç örnek.

Yağ yakımını da artırıyor
Yeni bir çalışmanın sonuçlarına göre ağırlık kaldırma egzersizi yaptıktan sonra süt içilmesi, soya veya karbonhidratlı içeceklere göre kas yapımını daha fazla artırırken, daha çok yağ yakılmasını da sağlıyor.

Araştırmacılar ağırlık kaldırma egzersizini tamamladıktan hemen sonra veya bir saat sonra birer bardak yağsız süt, soya proteini içeceği veya karbonhidratlı bir içecek tüketen üç ayrı grupta bu içeceklerin kas yapımı ve yağların yakılması üzerindeki etkilerini araştırmış. 12 hafta süreyle haftada beş gün ağırlık kaldırma egzersizi uygulayarak yapılan çalışmanın başlangıcında her katılımcının vücut bileşimi ölçülerek yağsız kütleleri ve yağ miktarları belirlenip, çalışmanın sonunda bu ölçümler tekrarlanmış. Kanada Ontario’da McMaster Üniversitesi fizyologları tarafından yapılan bu çalışma American Journal of Clinical Nutrition dergisinde yayımlandı.

Grupların üçünde de kas artışı olmuş, ama bu artış süt içenlerde en yüksek düzeyde saptanmış. Çalışmanın sonunda süt içen grubun, karbonhidrat grubuna göre yüzde 60 ve soya grubuna göre yüzde 40 daha fazla kas yaptığı görülmüş. Ayrıca süt içenler bazı egzersizlerde de diğer iki gruba göre daha yüksek performans göstermiş.

Sütün içindeki maddelerin etkisi
Süt içenlerin vücut yağı kaybı da daha fazla. Bu grup yaklaşık bir kilo yağ kaybetmiş. Soya grubunda vücut yağı neredeyse hiç değişmezken karbonhidrat grubunda yarım kilo yağ kaybı görülmüş.Süt grubunda niçin daha iyi sonuç alındığı tam olarak bilinmiyor. Araştırmacılara göre bunun nedeni sütteki “whey” ve “kazein” proteinleri olabilir. Sütteki kalsiyumun da yağların yakılmasını sağlaması mümkün.

Her ne kadar çalışmaya sadece erkekler katılmış olsa da bu sonuçlar, kadınlar için de geçerli olabilir. Araştırmacılar yoğurt, ayran veya lor peynirinin de kas yapımı için süt kadar faydalı olabileceğini düşünüyorlar.

Evlenen kilo alıyor
Yeni evlenen genç çiftler, bekârlara göre daha çok kilo alıyor. Ev ortamı ve romantik bir partner, obezite ve obeziteyi teşvik eden davranışların riskini artırarak kilo almaya yatkın kişilerde şişmanlığa neden oluyor.
Bunlar sekiz bin genç kadın ve erkekte yapılan bir çalışmanın sonuçları. New Orleans Obezite Derneği’nin yıllık bilimsel toplantısında sunulan bu çalışmaya katılanların boy, vücut ağırlığı, fiziksel aktivite, ekran zamanı (TV izleme, bilgisayar kullanma veya video oyunları oynama) ve medeni halleri incelenmiş.

Çalışma süresi içinde evlenen çiftlerin, bekâr olan kontrol grubuna göre daha durağan bir yaşam tarzına geçtikleri görülmüş. Evliler, bekârlara göre haftada beş kez daha az egzersiz yapıyor ve ekran karşısında geçirdikleri haftalık süre de 15 saat daha fazla. Ancak, bu bir yazgı değil. Eşlerden birinin sağlıklı yaşam alışkanlıkları edinmesiyle birlikte diğeri de çokluk onu izliyor.

Kapari etin zararını azaltıyor mu?
İtalya’da yapılan bir çalışmaya göre et yemeklerine kapari eklenmesi, et sindiriminin zararlı etkilerini önlüyormuş.
Kapari salamurası Akdeniz mutfağının klasik çeşnilerinden. İtalyan araştırmacıların yaptığı ve Journal of Agricultural and Food Chemistry dergisinde yayımlanan bir çalışma, kaparideki antioksidanların etin sindiriminden kaynaklanan oksidasyonu dengeleyebileceğini gösteriyor.

İtalyan çalışmasında, ızgara hindi etine ilave edilen kapari özütünün, bir test tüpünde midedekine benzer sıvıların bulunduğu bir ortamda, etin oksidatif yan ürünlerinin oluşmasının engelliyormuş. Test tüpündeki bu sindirim simülasyonundan alınan sonuçlar özellikle yağlı ve kırmızı et yiyen kişilerde, kaparinin sağlık için yararlı etkilerinin olabileceğini düşündürüyormuş.

Dr. Hasan İnsel /Milliyet

enginar ve faydaları

Sindirim sisteminin dostu: Enginar

Enginarın içindeki “ciarin” maddesi karaciğer, safra kesesi, böbrekler ve bağırsakların düzenli çalışmasına yardımcı oluyor.



Akdenizden gelen sağlık
Uludağ Üniversitesi (UÜ) Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Başkanı Prof. Dr. Vedat Şeniz, ilkbahar aylarından itibaren tezgahlara çıkan ve yazın habercisi olan enginarın tipik bir Akdeniz bitkisi olduğunu belirtti.
Kral sofralarının vazgeçilmezi
Eski çağlardan beri bilinen ve kral sofralarının en geçerli yemeği olarak anılan enginarın, “çok yıllık” bir bitki olduğunu ifade eden Şeniz, “Enginarın toprak üstü organları bir yıllık, toprak altında bulunan kök kısmı ise çok yıllıktır.

Bulunduğu yerde 8-10 yıl kalabilir ve ürün verir. Sofralarımızı süsleyen değerli bir sebze olan enginarın besin değeri çok yüksektir. Birçok sebze türünden farklı olarak yüksek düzeyde karbonhidrat ve protein içerir. A, D, D2, B6 ve C vitaminlerini içinde barındırır” dedi.

Her derde deva
Prof. Dr. Şeniz, mineral maddelerce de son derece zengin olan enginarın kalsiyum, magnezyum, manganez ve fosfor içeriğiyle dikkat çektiğini belirterek, şöyle devam etti:

“Enginarda bulunan ‘ciarin’ isimli madde karaciğer, safra kesesi, böbrekler ve bağırsakların düzenli çalışmasına yardımcı olur. Enginarın ayrıca romatizma, üre, kolesterol ve damar sertliğini de iyi gelir. Sebze olarak yenmesinin yanı sıra yapraklarının da kaynatılarak suyunun içilmesinin faydalı olduğu bildirilmiştir. Sağlık için mevsiminde enginar tüketilmeli. Aslında sağlık açısından mevsiminde hangi meyveyi hangi sebzeyi yersek yiyelim faydalıdır.”
Çocuk mamalarında ve kozmetikte de kullanılıyor

Türkiye’de “erkenci ve geççi” çeşitleri bulunan enginarın pazarlarda yüksek değer bulduğunu anlatan Şeniz, bu değerli sebzenin yabancı ülkelerde çocuk mamalarının yapımında, kozmetikte, içki ve boya sanayisinde de kullanıldığına işaret etti.

Şeniz, enginarın kültüre geç alınan bir sebze olması nedeniyle ekim alanlarının sınırlı kaldığını belirterek, şunları kaydetti:

Gelecek yıllarda değeri bilinecek
“Enginar yetiştiriciliğinin fazla gelişememesinin önemli nedenlerinden biri de bitkinin iklim yönünden çok seçici olması ve tohumla üretilmemesidir. Bitki, toprak altındaki köklerden alınan bölümlerle çoğalıyor. Özellikle Fransa’da tohumla üretilebilen çeşitler geliştirildi. Bu çeşitler de ülkemize girmeye başladı. Dolayısıyla gelecek yıllarda bu sebzenin daha geniş alanlarda daha yüksek miktarlarda yetiştiriciliğinin yapılacağını düşünüyorum.”

ivythemes

{facebook#YOUR_SOCIAL_PROFILE_URL} {twitter#YOUR_SOCIAL_PROFILE_URL} {google-plus#YOUR_SOCIAL_PROFILE_URL} {pinterest#YOUR_SOCIAL_PROFILE_URL} {youtube#YOUR_SOCIAL_PROFILE_URL} {instagram#YOUR_SOCIAL_PROFILE_URL}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget