1.10.2012 - 1.11.2012

Kulunç kaslarda aşırı yorgunluk, düzensiz yatış ve yatak , bel fıtığı, sinirlerde gerginlik ve benzeri bir çok neden katlanılamaz bel ağrılarına sebebiyet verebilir. Doktorumuza başvurduğumuzda genelde kas gevşeticiler ve nadirde olsa fizik tedavi tavsiyesi ile karşılaşabiliriz. Güzel bir şekilde yapılan masajlar aromaterapik yağlarla birleşince çok olumlu etkiler verir. Lakin iyi bir masörü her zaman nerede bulacağız. Bu konuda Amasyalı Şerefaddin sabuncuoğlunun bundan asırlar önce yazmış olduğu bir terkibi sizlerle paylaşacağım. 
Şerafeddin sabuncuoğlu osmanlıda yetişmiş çok değerli bir cerrah olup hala onun icat ettiği ameliyat malzemelerinin kullanıldığını söylemek isterim kendisi hakkında kapsamlı bilgiye aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

Şerafeddin sabuncuoğlu kimdir hayatı ve tıp bilmine kattıkları

Benim bu bilgi ile tanışma hikayem ise oldukça ilginçtir. Özellikle şunu belirtmeliyimki Amasyada El yazması bir çok eser bulunmakta ve özel bir el yazması kütüphane halka açık hizmet vermektedir. El Yazmaları genelde farisi dili ile yazılmış olup dijital ortama aktarılmış ve özenle korunmaktadır
Burda yayınlayacağımız krem tarifimiz Ünlü tıp bilim adamı Şerafeddin Sabuncuoğlunun Mücerrebname isimli farisi yazma kitabından olup takribi1400 lü yılların başında yazılmış bir kitaptan alıntıdır

Terkip benmari yöntemi ile hazırlanmalıdır. 
Benmari yöntemi: bir ürün eritiliyor veya pişiriliyor iken ısı ile direkt bağlantı kurmaması için Bir kabı kaynar suya oturtmak yolu ile içindekini ısıtma veya eritme yöntemi.

50 gr balmumu veya size tavsiyem pür vazelin
25 gr biberiye yağı ( kitapta bu yağın nasıl elde edileceği yazıyor çok zahmetli ben size hazır almanızı tavisye ederim)
25 gr kekik yağı
25 gr kafurun
25 gr nane yağı
25 gr karabaş yağı
25 gr okaliptus yağı
tamamı cam bir kavanozda iyice sıvı oluncaya kadar ısıtılacak ve iyice karıştırılıp soğumaya bırakılacak

Kremimiz hazır Önemli olan uygulamadaki hassaslık
uygulayacağımız bölge sıcak havlu ile ısıtılacak ve 10 dk dairesel hareketler ile ağrıyan bölgeye yedirilecek
Sevgi ve Saygılarımla
Hr Adnan Yıldırım

Çeşitli sebeblerden dolayı erkek olsun bayan olsun insanların vücudu ödem toplayabilmektedir. Ödem dediğimiz şey hücreler arası sıvıda normalden fazla miktarda kan plazması toplanmasıdır. Halk arasında daha çok vücudun atamadığı sıvıyı kas ve organların etrafında biriktirmesi olarak bilinir. En belirgin özelliği kendinizde hissettiğiniz şişliktir. 
Ödemin belli başlı sebepleri: En belirgin sebebi strestir ve bayanlarda adet döngüsü. Kortizon içeren ilaçlar. Bir çok antibiyotik, depresyon ilaçları. düzensiz beslenme, yolculuk vs
Ödemin farklı tipleri bulunmaktadır. Ödem hastalığa göre vücudun belirli bölgelerinde olmaktadır. Tedavisinde öncelik hastalığı ve hastalığı meydana getiren etkenleri ortadan kaldırmaktır, daha sonra veya beraber ödem çözücü ilaçlar kullanılabilir. Ödem çözücü ilaçlar genelde idrar söktürücülerdir


İnsanın günde sekiz bardak suya ihtiyacı vardır. Eğer günde bir saat spor yapıyorsanız, bu miktarı bir litre arttırmanız gerekli.
Kilolu kişilerin metabolizmalarını hızlandırmaları için daha fazla su tüketmeleri gerek. Su, kasların dengesini sağlayarak kasılma anındaki doğal fonksiyonlarını düzenlemeye yardımcı olur. Vücudun zararlı maddelerden arınmasını sağlar.
Kabızlığı önler. Yeterli su alınmadığı zaman beden ihtiyacı olan suyu bağırsaklardan çektiği için kabızlık oluşur. Yemeklerden önce içilen su tokluk hissi verir.
Yağların vücutta depolanmasını önler. Böbrekler yeterli su alamazsa; karaciğer iyi çalışmaz ve alınan yağlar bedende depolanır.
Vücudumuz yeterince su alamazsa bunu bir tehlike gibi algılayıp suyu saklamaya başlar. Bu da vücutta su toplanmasına özellikle el ve ayaklarda ödem oluşumuna neden olur.

Ödemi vücudumuzdan atmak için kullanabileceğimiz belli başlı bitkiler vardır bunlar düzenli kullanıldığında şişkinlik ve ödem derdinden ortalama 10 günde kurtulursunuz
Isırgan bitkisi
1-) ISIRGAN: (Urtica), ısırgangiller (Urticaceae) familyasının Urtica cinsinden Mayıs-Ağustos ayları arasında çiçek açan, bir yıllık veya çok yıllık bir evcikli otsu bitki türlerinin ortak adı.
Gövdeleri dik, 4 köşemsi, basit veya tabandan itibaren dallanmıştır. Üzerinde yakıcı tüyleri bulunur. Yapraklar saplı, oval şekilli ve dişli kenarlı, üst tarafı koyu yeşil renkli ve parlak olup, yakıcı tüylerle kaplıdır. Erkek ve dişi çiçekler bir arada olmak üzere yaprakların koltuğunda uzunca saplı küçük durumlar teşkil ederler. Çiçek örtüsü 4 parçalıdır. Meyveleri esmer renkte ve fındıksıdır. Tohum, yağ ihtiva eden bir besi dokuya sahiptir.
Isırgan bitkisinin geleneksel ve güncel kullanılışı; topraküstü kısımları (herba), taşıdığı flavonoit bileşikler, mineral maddeler ve lutein vb karotenoit bileşikler nedeniyle diüretik etkisi dolayısıyladır. Diüretik etkisi nedeniyle; zayıflama çaylarının, idrar yollarını yıkamaya ve romatizmal ödemlerin boşaltılmasına yönelik çayların ve bitkisel ilaçların bileşimine girmektedir.


2-Kırkkilit Otu (Equisetum arvense): Atkuyruğugillerden; kök sapı ömürlü olan, nemli yerlerde yetişen bir bitkidir. Acı madde, saponin, tanen, silisik asit, çeşitli alkoloidler ve potasyum içerir.
Kırkkilir otu
Toplanması ve Kurutulması: Çay için toplanacak yaz sürgünleri (Equisetum, 25 – 60 cm yükseklikte ve sapı 3 – 6 mm civarında olan türlerdir. Mayıs – Haziran döneminde, henüz canlı yeşil rengini korurken, sapın toprağa yakın bölümünden kesilir ve demetler halinde gölge ve havadar bir yere asılarak kurumaya bırakılır. Bitkide sonbahara hastalık gözükebilir. Hastalıklı bitkiler toplanmamalıdır. İyi kurumuş bitki gevrekleşerek çıtır çıtır kırılır. İğne yapraklar gövdeden kolayca ayrıldığında kuruma tamamlanmış olur. Yapraklar ovuşturularak saptan ayrılır ve bir örgüye serilerek 1 – 2 gün boyunca tam olarak kurumaya bırakılır.
  • Kanı temizler.
  • Saçı besler ve kepeği önler.
  • Kronik öksürükte faydalıdır.
  • Sindirim sistemini güçlendirir.
  • İdrar ve balgam söktürücüdür.
  • İdrar torbasındaki iltihabı giderir.
  • Ödem giderici etkiside bulunmaktadır.
  • Romatizma ve nikris şikâyetlerini azaltır.
  • Ağız ve bademcik iltihaplarında faydalıdır.
  • Vücut direncini arttırır.sifalibitkileriniz.com
  • Yaraların ve kesiklerin iyileşmesini hızlandırır.
  • Böbrekleri temizler ve böbreklerde oluşan kum ve taşları dökmeye yardımcı olur.
  • Kaşıntılı egzamalarda, kabuklu, iltihaplı, kılları dökülmüş olsa bile, atkuyruğu kaynama suyu ile yapılan banyolar veya kompresler büyük yardim sağlar.

kiraz sapı
3-) KİRAZ SAPI: Kiraz sapının şifa dağıtıcı etkisi kadar zayıflamaya olan faydaları ile de dikkat çeken bir bitkisel çay formülü olduğunu belki bilmiyorsunuz. Kiraz sapından elde edilen kirazsapı çayı gerçekten de bitkisel zayıflama amacıyla kullanılan ve son derece etkili bir zayıflatan bitki çayıdır. Kiraz sapı çayının yeşil çay gibi kilo verdiren çaylara nazaran önemli bir avantajı bulunmaktadır. Bu da diğer zayıflama çayları gibi aşırı kullanımdan kaynaklanan yan etkileri ve zararlarının olmamasıdır. Kiraz sapı çayı yüzyıllardan bu yana hastalıklara karşı bitkisel çözümler üreten bir çay olarak zaten kendisinden faydalanılmaktaydı. Ödem sökücü ve idrar söktürücü etkisi nedeniyle, idrar yolları rahatsızlıkları ile böbrek hastalıkları için tedavi amacıyla kullanılmakta olankiraz sapı çayı ayrıca metabolizma hızlandırıcı etkisi ile zayıflamak için de kullanılır.

mısır püskülü
4-) MISIRPÜSKÜLÜ:Ortalama 2 metre boylarında, kökü kalın ve saçaklı, yaprakları şerit gibi uzun, sert ve sivri olan bir bitki olan mısırınmeyvelerinin ucundaki saçaklardır. Mısır püskülü bol miktarda potasyum, sodyum ve kalsiyum içerir. Mısır püskülünde ayrıca, yağ, reçine, şekerler ve allantoin bulunur.

Mısır Püskülünün Faydaları ve Tıbbi Etkileri: İdrar yollarını temizler ve idrar söktürür. Zayıflamaya ve vücuttaki yağları eritmeye yardımcı olur. Çocuklarda ve yaşlılarda görülen altını ıslatmaların tedavisinde faydalıdır. Böbrek iltihabı, romatizma ve gut hastalıklarına karşı etkilidir. Ödemleri giderir. İdrar yollarındaki ve mesanedeki taşları düşürür. Sinirleri yatıştırır.

 Bu dört adet bitkiden birer tutam alınarak bir çaydanlıkta 4 subardağı kaynar suda demleyin ve günde 4 defa aç karına için göreceksiniz çok hızlı bir şekilde Ödem denilen illetten kurtuluyorsunuz

CİLT TİPİNİZİ BELİRLEYİN
Cilt Yapısı
Cilt tipimizi bilmek,kendimize uygun cilt bakımı bulmak açısından çok önemlidir. Öyleyse gelin cilt tipimizi belirleyelim; Cildin türü, cilt dokusuna, rengine ve durumuna göre belirlenir.

Koyu, esmer, buğday, sarı, beyaz gibi cilt renkleri cildin dokusunu etkiler. Cildin dört dokusu vardır: Yağlı, kuru, dengeli (normal) ve karma. Cildin durumu diye bahsedilen ise cildin hassas ya da pürüzlü olmasıdır.
Cilt tipini belirle
Yukarıda ki ayrımları öğrendikten sonra cildin türüne karar verebilmek için, yüzümüzü iyice temizlemeli ve sonra güçlü bir ışıkta incelemeliyiz. Yada aşağıdaki testi uygulayabiliriz. Böyle bir testi yapabilmek için;İnce ve emici bir kağıttan hazırlanmış, 2 cm eninde ve 5-6 cm boyundaki şeritler yeterli olacaktır.
Cilt Türü Belirleme Testi
İlk Aşama
Yüz bol su ve cilde uygun bir sabunla yıkanır.Daha sonra temiz bir havlu ile kurulanır. Yüze hiçbir krem,nemlendirci veya losyon sürülmez.
İkinci Aşama
Şerit halinde kesilen kağıtların yazılabilir yüzeylerine ALIN, BURUN, ÇENE ve YANAK yazılır.
Üçüncü Aşama
Kağıt şeritler, üzerine yazılan bölge isimlerine göre yerleştirilir.ve yaklaşık 20 saniye bekledikten sonra sonuç değerlendirilir.
Değerlendirme
Eğer cildinize uyguladınız şeritler tüm yüz bölgenizde yapıştıysa ve kağıt üzerinde büyük lekeler oluştuysa;CİLDİNİZ YAĞLI
Eğer hazırladıgımız şeritler hiçbir şekilte yüz bölgemizde yapışmıyorsa ve burun bölgesi dışında hiçbir şeritte leke yok ise CİLDİNİZ KURU VE SUSUZ
Eğer kağıt şeritler alın, burun, çene bölgelerinde büyük yağ lekelerine sahip iken diğer bölgelerde kuru kalıyor iseCİLDİNİZ KARMA demektir.
Kuru Cilt 
Vücudumuda yeterince su olmaması, cilt altındaki yağ bezlerinin yeterli çalışmaması ve yaşlanma cildimizin kurumasına sebep olur.Kuruma açık tenli insanlarda daha fazladır. Cilt genelde gergin ve pürüzsüzdür.Kuru ciltlerçabuk çatlar, pul pul olur ve soyulur. Bu tip cilde sahip olanlar genç yaşlarda yüz cigileri ile tanışırlar. Bu duruma sebep olan diğer etkenler ise, sert sabunlar, güneş, rüzgar, kaloriferli evler ve havalandırma tertibatları gibi dış etkenlerdir. Ve en önemlisi cilde uygun olmayan kozmatik kullanımıdır. Kuru cildi korumak için su kaybını önlemek şarttır. Ve mutlaka cildine uygun bir nemlendirici ile korunmalıdır.
Yağlı Cilt 
Yağ bezlerinin fazla çalışması cildimizin yağlı olmasına neden olur.Fazla sebum salgılanması koyu renkli ciltlerde daha fazla görülür. Ancak kimi zaman açık renk bir cilt de bu yüzden soluklaşabilir. Yağlı ciltlerin derileri kaba, gözenekleri açıktır. Cilt daima parlaktır. Bu tip ciltlerde siyah noktalar, sivilceler çıkar ve akne görülür. Yağlı cilt diğer cilt tiplerine göre yaş ilerledikçe güzelleşir.Genç görünümü uzun ömürlüdür.Çizgilenme daha az olur.Yüzümüzü temizlerken yüzdeki tüm yağları temizlemek cildimizin daha çok yaglanmasına neden olur.Yüz temizleyicileriyle yüzü yıkayıp temizlemek çogu kez cildin kurumasına ve kızarmasına neden olur.
Dengeli-Normal Cilt 
Yağı, nemi, asidi birbirine uyumlu olan cilt, dengeli cilttir. Bu cilt tipi idealdir.Ancak çok az rastlanır.Dokusu iyi, gözenekleri belli değildir.Dokunduğunuzda yağlı hissi vermez.Bu cilt tipi dönem dönem nemini kaybeder ve kaybettiği nemi geri kazandırmak gerekir.En az sorun yaşanan cilt tipidir.
Cildin rengiCilt tipi kadar cildin renginin de doğru bilinmesi gerekir. Öncelikle bilmeniz gereken cildin renginin pigment derecesine bağlı olduğudur. Açık renk ciltler soluktan pembeye, bejden gül pembesine kadar değişir. Koyu cilt rengi ise buğdaydan esmere, açık kahverenginden siyaha kadar gider. Siyah aslında genel bir deyimdir ve beyazdakinden daha fazla tonu kapsar.
Cilt uzmanları cildin bir çok tonunun bulunduğunu, esmer ciltlerin 35 ton, beyaz ciltlerin ise 10 ayrı tonda dağılım gösterdiğini vurgulamaktadır. Cildin rengi, cildin yapısına ve niteliğine etki etmediği için cilt renklerine bağlı olarak farklı bakımların yapılmasına gerek yoktur. Yalnız açık renk ciltlilerin güneşten daha fazla etkilendiği için güneşe çıkarken daha çok korunmaları gerekir.
Soğuk havalarda kuruyan esmer ciltler, grimsi bir renk alırlar. Genel olarak cilt ne kadar koyu renkteyse cildin yaşlanması da o kadar geç olur. Güneş, açık renk ciltlerin en büyük düşmanıdır. Bu tip ciltler kolay kurudukları için çok çabuk yaşlanırlar. Oysa koyu renk ciltlerde dengeli dağılmış olan pigmentler güneş ışınlarını engelleyen bir filtre görevi yapar. Bu tür yağlı cildin üstü nemi içinde tutan bir koruyucu sayılabilir. Koyu renk ciltler güneşte daha da koyulaşır ve yanarlar. Üstelik bu yanma beyaz tendekiler gibi kötü bir etki yaratmaz ve hemen soyulmaz. Cilt uzmanlarına göre; esmer tenlilerde akne, cilt kanseri ihtimali de açık renklilere kıyasla daha azdır.

Bitkisel Cilt bakımı

Temizlenmeyen cilt belli bir süre sonra ölü hücrelerle kaplanır. Ciltte biriken ölü hücreler derinin kalınlaşmasına neden olur. Bu sebeple oksijensiz kalan cilt, cansız ve hastalıklı görünür. Cildi temiz tutmak, ölü hücrelerden arındırmak cildin taze ve genc kalmasına yardımcı olur. Bu bilgilerden yola çıkarak cildimizi haftada 1 – 2 kez ölü hücrelerden arındırmak faydalıdır. Cilt temizliği için iki yöntem kullana bilirsiniz.

Buhar Banyosu
Cildin nefes almasında önemli bir katkısı olan buhar banyosu haftada bir kez mutlaka uygulanmalıdır. Bu uygulamanın faydaları; gözenekleri acar siyah noktaların cildinizden temizlemenize zemin hazırlar.Buhar banyosu maliyeti en az olan uygulamadır.
Üst yüzeyi geniş bir kapta yaklasık 1 litre kadar su kaynatın.Kaynayan suyu ocaktan aldıktan sonra başınızın üzerine bir bez örterek,kabın üzerine eğilin. Yaklaşık 10-15 dakika sonra uygulamayı sonlandırın.Yüzünüzü temiz bir havlu ile kurulayıp cildinize uygun bir tonik sürün.

Peeling
Cildi en hızlı ve en kolay arındırma yoludur.Peeling; kıvamlı içinde tanecikleri olan ürünlerdir.
Uygulamaya başlamadan mutlaka cilt ılık suyla yıkanmalı, gözenekler acılmalıdır. Daha sonra peeling yeterli miktarda alınarak yüze uygulanmalıdır. Cilde dairesel hareketler ile ürün iyice uygulandıktan sonra ılık su ile yüz yıkanmalı ve kurulanmalıdır.(Cildinizin tipine göre yağlı olan bölgeler de uygulama daha fazla olmalıdır.)

Maske
Cildi derinlemesine temizlemenin en etkili yoludur. Cilte siyah noktaların oluşumunu azaltır,gözenekleri temizler,cildi sıkılaştırır.Uygulanmasına gelince;
Her zaman oldugu gibi işleme başlamadan önce yüzümüzü ılık su ile yıkayalım.Temiz bir havlu yardımıyla kuruladıktan sonra Maskemizi yüzümüze bir tabaka halinde sürelim.Maskenin kullan süresi seçtiğiniz ürünün kullanma talimatında belirtilmiştir. Mutlaka o süreye uyun. Daha sonra cildinizi ılık su yardımıyla dairesel hareketlerle iyice temizlyin.

Not
Maske yada peeling uygulamalarından önce buhar banyosu yaparsanız.Cildini yaptıgınız uygulamaya daha iyi cevap verecektir
Temizlenmeyen cilt belli bir süre sonra öl
ü hücrelerle kaplanır. Ciltte biriken ölü hücreler derinin kalınlaşmasına neden olur. Bu sebeple oksijensiz kalan cilt, cansız ve hastalıklı görünür. Cildi temiz tutmak, ölü hücrelerden arındırmak cildin taze ve genc kalmasına yardımcı olur. Bu bilgilerden yola çıkarak cildimizi haftada 1 – 2 kez ölü hücrelerden arındırmak faydalıdır. Cilt temizliği için iki yöntem kullana bilirsiniz.

Buhar Banyosu
Cildin nefes almasında önemli bir katkısı olan buhar banyosu haftada bir kez mutlaka uygulanmalıdır. Bu uygulamanın faydaları; gözenekleri acar siyah noktaların cildinizden temizlemenize zemin hazırlar.Buhar banyosu maliyeti en az olan uygulamadır.
Üst yüzeyi geniş bir kapta yaklasık 1 litre kadar su kaynatın.Kaynayan suyu ocaktan aldıktan sonra başınızın üzerine bir bez örterek,kabın üzerine eğilin. Yaklaşık 10-15 dakika sonra uygulamayı sonlandırın.Yüzünüzü temiz bir havlu ile kurulayıp cildinize uygun bir tonik sürün.

Kızılcık Meyvesinin Faydaları Yararları

Uyku problemi olanlar ve böbreğinde taş olanlar mutlaka denemeli..

Herbalist Adnan Yıldırım kızılcık meyvesinin yaprağı, ağacının kökü, gövdesi ve kabuğuyla adeta bir şifa kaynağı olduğunu, kızılcık meyvesinin yaşam kalitesini yükselttiğini ve uyku problemi yaşayanlara iyi geldiğini vurguladı. 
Kızılcık meyvesi (kiren)

Hava karardıktan sonra beyinde salgılanan melatonin adlı hormonun yaşam ritmini arttırdığına dikkat çeken uzmanlar bu hormon eksikliğini yaşayan kişilerin melatonin ilaç takviyesi yapabileceğini kaydetti. İşte uzmanların dilinden kızılcık meyvesinin faydaları:

"Melatonin ilaçlarının bir çoğu kızılcıktan yapılır. Uyku sorunları olan kişiler gece yatmadan önce bir bardak kızılcık suyu içmelidir. Kan pıhtılaşmasını düzenler. Kızılcık kabuğu ateş düşürücü ve güçlü bir ishal kesicidir. Özellikle idrar yolu enfeksiyonu geçiren bayanların bu sorununa yardımcı olur. İdrardaki asit miktarını arttırır, böbrek taşlarının tedavisinde kullanılır. İdrardaki ağır kokuları da giderir."
Kızılcık: 5-6 metre yüksekliğinde, çalı şeklinde sarı çiçekli bir ağaç olan kızılcık ağacının kırmızı renkli ve oval meyvesi C vitamini açısından çok zengindir.

Kızılcığın Faydaları: Mideye kuvvet verir. Vücut direncini arttırır. Bağırsak yaralarına iyi gelir. Gazı önler. Ağız yaralarını giderir. Mikrop öldürücüdür. İltihaplanmayı önler ve alerjileri azaltır. Ateş düşürücü etkisi ile özellikle menopozda faydalıdır. Kanın pıhtılaşmasını sağlar. Böbrek taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Kızılcık ağacının kabukları ishali kesmeye yardımcı olurken, meyveleri ise ishal yapıcıdır.

Kızılcık nasıl kullanılır? Kızılcığın kabukları ve meyvesi kullanılır. Yaprağı ezilip yaraya sürülürse iyileşmesine yardımcı olur. Meyvelerinde kızılcık reçeli, hoşafı ve kompostoso yapılır. Kızılcık suyu uykusuzluğa iyi gelir. Kızılcık şurubu vücuda kuvvet verir. Kızılcık ağacının kabukları kaynatılarak etkili bir ateş düşürücü elde edilir. Ayrıca, Kabukları toz haline getirilip yaraların üzerine mikrop öldürücü olarak serpilebilir.
Kızılcık son zamanlarda kanserle savaşmada en etkili gıda olarak karşımıza çıkmaktadır. Kuru ya da taze olarak tüketebileceğiniz kızılcık sağlığımız için en yararlı besinlerden birisidir. Şeker içermesine rağmen kızılcık diyabet hastalarının öğünlerine eklenebilecek en faydalı meyvedir. 

Kanserle savaşmada en etkili besin domates olarak bilinir; fakat kızılcık da bu listede üst sıralarda yer almaktadır. 
Kızılcık Meyvesinin Faydaları
1-Kızılcık, kanser hücrelerinin büyümesini engelleyen antioksidan özellik taşır. 
2-Kızılcık suyu mide kanserine neden olan pylori bakterilerini yok eder. 
3-Kızılcık suyundaki esanslar göğüs kanserini engeller.
4-Kızılcık ayrıca kolesterole ve kalp rahatsızlıklarına iyi gelir. 
5-Diş ve diş eti ilgili rahatsızlıkların ortaya çıkmasını önler.

İşte size sağlıklı ve lezzetli kızılcık ve cevizli bisküvi tarifi

2 kap un
1 çay kaşığı kapartma tozu
1/2 kap kahverengi şeker
2 yumurta
1 çay kaşığı vanilla
1/2 kap kızılcık
1/2 kap ceviz

Yapılışı: Fırını 180°Cye ısıtın. Unu ve kabartma tozunu eleyin ve şeker ve yumurta ile karıştırın. Vanilla esansını, kızılcık ve cevizleri ekleyin. Karışımı hamur haline getirin ve ikiye bölün. İki parçayıda düzleştirin ve yağlanmış fırın tepsisine yerleştirin. Fırında 20 dakika kadar pişirin. Bisküvileri dışarı çıkardıktan sonra 15 dakika soğumaya bırakın ve bisküvi kalıpları kullanarak şekil verin. Fırını 160°Cye getirin ve bisküvileri 15 dakika daha pişirin.


Bal, arılar tarafından çiçeklerden ve meyve tomurcuklarından alınarak yutulan nektarın arıların bal midesi denilen organlarında invertazenzimi sayesinde kimyasal değişime uğramasıyla oluşan ve kovandaki petek hücrelerine yerleştirilen çok faydalı bir besindir. Nektar bala çevrilirken arılar sağladıkları invertaz enzimi sayesinde sakkarozu inversiyona uğratarak fruktoz ve glikoz şeklinde basit şekerlere dönüştürür ve fermantasyonun meydana gelmesini önleyecek miktarda suyunu uçururlar. Kovandaki hücrelere yerleştirilen ve üzeri mumdan bir kapakla örtülen bal arılarca sağlanan özel havalandırma sistemi sayesinde bildiğimiz tat ve kıvama gelir.
Balın rengi, şeker dengesi ve tadındaki farklılık tamamen toplanan nektarlardan kaynaklanmaktadır. Balın kokusunu, çiçeklerdeki aromalı volatin yağı verir ki bu aynı zamanda çiçeklerin kokularını sağlayan yağdır. Bal üretimi çok büyük bir çaba gerektirir. Örneğin ½ kg ham nektarı toplamak için 900 bin arının bir gün boyunca çalışması gerekir. Toplanan bu nektarın ise ancak bir kısmı bala çevrilebilir. Çiçeklerdeki nektardan elde edilen balın miktarı tamamen getirilen nektarın şeker konsantresine bağlıdır. Bal sıradışı bir etkiye maruz kalmadıkça asla bozulmaz. Zaman faktöründen etkilenmez.
Karakovan olarak bilinen doşal bal türü (bu balda arılar sunni petek kullanmadan
kendi peteklerini oluşturmakta ve insan müdahalesi olmadan bal yapmaktalar)

Balın İçeriği

Bal peteği içindeki yumurtalar
ve üç dört günlük larvalar.
Balın ilk akla gelen özelliği tatlı olmasıdır. Bunun sebebi balın içindeki üç şekerdir. Fruktoz (% 34), sakkaroz (%2) ve levuloz (meyve şekeri % 40) bundan başka balın % 17 ‘si su geri kalan % 7'lik bölümü ise demir, sodyum, kükürt, magnezyum, fosfor, polen, manganez, alüminyum, gümüş, albumin, dekstril,azot, protein ve asitlerden oluşur. Balın kalitesini ise bu % 7'lik karışım belirler.[1]
Ayrıca bal içerisinde onbeş şeker tespit edilmiş olup bunlardan bazıları şunlardır: fruktoz, glikoz, sakkaroz, maltoz, izomaltoz, erloz, kestoz, melezitoz verafinozdur. Genel olarak fruktoz şekeri diğerlerinden farklıdır.
Balı bildiğimiz şekerden ayıran çok önemli bir fark vardır. Şeker ancak sindirim sisteminde değişime uğradıktan sonra kana karışırken bal sindirime gerek olmadan çok süratli bir şekilde kana karışır. Dolayısıyla bal insan vücudunun en yüksek derecede ve en hızlı biçimde faydalanabileceği bir gıdadır. Ilık su ile karıştırılan balın birkaç dakika içinde vücuda enerji verdiği tespit edilmiştir.
Balın içinde minerallerin, şekerlerin ve birçok vitaminin yanı sıra az miktarda bir takım hormonlar, çinko, bakır ve iyot da vardır.

Balın Bileşimi: Genel olarak balların toplandığı değişik bitki kaynaklarına göre farklı aroma, tat, renk, yoğunluk ve kristalize sahip oldukları tespit edilmiştir. Aynı şekilde ballarda akıcılık kimyasal bileşimi, şekerler, rutubet, enzimler, vitaminler, asitler, kolloidal maddeler ve bileşimi bilinmeyen maddeler bakımından değişik oldukları bildirilmişlerdir.

Baldaki asitler :Uzun yıllar bal içerisinde sadece formik asit bulunduğu fakat analiz metotları geliştirilince asetik, bütirik, sitrik, kaproik, laktik, formik, malik, okzalik, suksiniletannik, tartarik ve velarikasidlerin varlığı tespit edilmiştir. Balın pH'sı 3,29-4,87 arasında değişmektedir.

Baldaki enzimler Çeşitli araştırıcılar balda diyastaz veya amilaz, nikotin, invertaz, katalaz, oksidaz, fosfataz enzimlerini bulmuşlardır. Bu enzimlerin bir kısmı bitkiden gelmekte bir kısmı ise arının başındaki bezlerden salgılamaktadır.

Baldaki vitaminler :Eskiden bal içerisinde vitamin olmadığı veya çok az olduğu düşüncesi hakimdi fakat kimyasal ve biyolojik araştırma metodları geliştirildikten sonra bal içerisinde çeşitli miktarda, tiamin, riboflavin,askorbik asit, piridoksin, pantotenik asit, niasin ve az miktarda biotin, folik asit tespit edilmiştir.

Baldaki minareller : Bal içerisindeki minarellerin miktarı %0,02 ile %1,0 civarındadır. Bu minareller Potasyum, klor, kükürt, kalsiyum, sodyum, fosfor, magnezyum, silisyum, demir, mangan ve bakır’dır. Bunlar içerisinde potasyum, kalsiyum ve fosfor fazla bulunmaktadır.

Baldaki proteinler Çeşitli araştırmacılar bal içerisinde az miktarda albuminoidlerin ve protein yapı taşları durumunda olan amino asitlerin olduğunu tespit etmişlerdir.

Tedavide Kullanım Alanları 

Bal en az 3000 seneden beri birçok rahatsızlığın tedavisinde kullanılmıştır. Yakın zamanda yapılan bilimsel araştırmalar balın mucizevi etkilerini göz önüne sermektedir. Balınantiseptik/antimikrobiyal, osmotik, hidrojen peroksit ve asiditesine bağlı çok çeşitli iyileştirici etkileri olduğu saptanmıştır.Böbrek hastalıkları(Böbrek yetmezliği)tedavilerinde cok önemli bir yere sahiptir Bal temel olarak iki monosakkaritin yoğunlaşmış bir karışımıdır. Bu karışımda su etkisi az olduğu için yani su moleküllerinin çoğunluğu monosakkaritlere bağlı oldukları için mikroorganizmalarınhayatta kalmasını sağlayacak nemden ve sudan yoksundur. Böylelikle balda hiçbir mikroorganizma canlı kalamaz. Bunun içindir ki bal, asırlardır yanık, yara ve deri ülserlerini iyileştirmek için kullanılmıştır.

Balın yüksek şeker oranı, hipertonisitesini arrtırdığı için etrafındaki bakterilerin suyunu hipertonik alana çekip bakteri hücrelerinin büzüşmesini sağlar. Bir antiseptik olarak balın metisiline dirençliStaphylococcus aureus (MRSA) gibi dirençli bakterilere karşı etkili olabileceğini savunan araştırmalar mevcuttur. Bal içindeki hidrojen peroksit, tıbbi olarak kullanılan hidrojen peroksite üstündür. Balın içindeki hidrojen peroksit faal hale sulandırma sonucunda gelir. Yani, bal yara üzerine sürüldüğünde hidrojen peroksit yavaşca vücut sıvıları tarafından sulandırılarak etkili hale geçer. Hem yavaş olarak etkinlik kazanması hem de tıbbi hidrojen peroksitten daha düşük bir yoğunlukta bulunması balın mikropları öldürüp vücudun hücrelerinin zarar görmemesini sağlar.
Bal pH'ı 3.2 ve 4.5 arasında olduğu icin enfeksiyondan sorumlu bakterilerin çoğalmasını önler. Bal içinde birçok polifenol yani doğal antioksidan olarak işlev gören madde barındırdığı için uzun dönem tüketimi sonucu kanseri önlediği bildirilmiştir. Ayrıca, içindeki demir vücuttaki zararlı oksijen radikallerini zararsız hale getirir. Araştırmalara göre bal aynı zamanda bağırsaklardaki probiyotikbakteri florasını çoğaltabildiği için bağışıklık sistemini güçlendirdiği gibi kolesterolü düşürmekle beraber sindirimi kolaylaştırır ve kolon kanserini önlemede etkilidir.
Kaynak:^ Murray Hoyt,The World of Bees,Coward Menann Inc,NewYork,s 181


selulit icin dogal recete kesin cozum

ivythemes

{facebook#YOUR_SOCIAL_PROFILE_URL} {twitter#YOUR_SOCIAL_PROFILE_URL} {google-plus#YOUR_SOCIAL_PROFILE_URL} {pinterest#YOUR_SOCIAL_PROFILE_URL} {youtube#YOUR_SOCIAL_PROFILE_URL} {instagram#YOUR_SOCIAL_PROFILE_URL}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget